Eskiden yaşlılara bakar; işin çoğunu halletmişler, sıkıntıysa çekmişler, bedelse ödemişler, kayıpsa yaşamışlar, hayal kırıklıkları ise bitmiş geçmiş, günahsa düşüne, sıkıla, ezile, ufalana içten içe yıkanıp az çok temizlenmişler ne güzel, benimse tüm bunları yapmam, yaşamam, tüm bunlardan sağ çıkmam gerekir diye düşünür dertlenir, onlara imrenirdim. Meğer bu dediklerimi yapabilen kaç ihtiyar varmış? Birkaç mı, herhalde. Yer gök, gök kapılan açılmış zaten onları bekliyor, onlar da gitmeyi bekliyor. Asıl büyük kalabalık ihtiyar görünümlü gençler.
Her daim genç kalanlar. "Gencin hayırlısı ihtiyarlığa özenen, ihtiyarın şerlisi gençlere imrenendir," diyorlar. Bu ihtiyar görünümlü, ihtiyar yaşındaki gençler, ölmek istemeyen kalabalığı da bunlar oluşturuyor. Hayatı, ölmeyi isteyecek şekilde yaşamak gerek ihtiyarlamak ve ölmek için. Genç kalmamak, hala avil avil bakmamak gerek gitmek istemek için.