Ağlar isen başına ağla
Elden vefa yoğa benzer...
Bu iki cümle koca bir ömrü özetleyebilir, anlamak isteyene. Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz derler ya. Onun gibi işte. Ağlarsan da kendine ağla, elden gelecek vefa yok hükmündedir; bir şeye de yaramaz. Nasıl yarasın? İnsan ne yaşarsa yaşasın, önce kendini ikna edecek iyileşmeye ya da
İnsanlar ölümü yanlış biliyor
Arasalar seni, gelseler
Öyle çok şey var ki konuşacak.
Bu neyin korkusudur
Herkes kendinin de ücrasına çekiliyor
Ne hazin. Ölüm yaşayana gelir değil mi?
Benim iki hayatım oldu diyorum
İki kere yaşayacağım, iki kere öleceğim
Boşluk bile bunlardan anlamlı bakıyor.
Utanmak kötü
Sözü değiştiriyorum
Rahat dönsünler hayatlarına.
Sonsuzluğu bağışladı onlara
Eşyaların tanrısı
Ölüm uğramayacak evlerine!
Bilmek hiçbir yalnızlığa benzemiyor
Bir kuyu çanına dönüyor dünya
İnsan en çok yakınlarından ölüyor Hatice...
Dahi Diktatör bir Atatürk biyografisi, ancak nerede doğduğu, annesinin banasının kim olduğu gibi basmakalıp bilgiler yerine, Atatürk’ün düşünme metotları, hayat görüşü ve tecrübeleri anlatılıyor. Kitabın ismi olarak da seçilen dahi ve diktatör kelimelerinin altı bütün kitapta çiziliyor. Atatürk’ün dehası ve diktatörlüğü birçok yerde yer alıyor.
Nihal ATSIZ'ın ''Topal Asker'' şiirini yazmasına neden olan olay:
1915 yılının Aralık ayı. Kışın en şiddetli günleri. Türk Ordusu 37 yıldan beridir Rus ve Ermeni işgali altında bulunan Kars, Ardahan, Artvin ve Batum şehirlerini Rus ve Ermeni zulmünden kurtarmak için Doğu'ya sefer düzenler. Enver Paşa komutasındaki
İyiki okumuşum. Övüldüğü kadar varmış. Hiç bir şekilde gereksiz uzatma ve tekrara düşme yoktu bence. Varsada benim hiç gözüme batmadı. O derece zevkliydi yani. Baş karakterimiz Martin bir denizci. Bir gün Ruth adında bir kıza aşık olur. Kızda onu sevdiğini söyler ama sürekli daha çok çalışmasını ister. Birbirlerine uygun olmadıklarını düşünür. İşte verilmek istenen mesaj tam burda başlıyor. Toplumdaki sınıf farkı konusu. Bu kitapta bu konu o kadar ön safhada ki neyin ne olduğunu gayet iyi anlıyorsunuz. Ve toplum öyle bir şey olmuşki hiç bir şeyi görmüyorlar. Her şey bir torpille veya bir çıkarla yürüyor. Martin görünmez ve çokca aşağıda olan bir insanken çalışıp çabalıyor. O merdivenleri düşe kalka ve hiç pes etmeden çıkıyor. Sonrasında ise artık yükseklerde yer alıyor. Ama farkediyor ki kendisi hala aynı insan. Aradaki tek fark ün ve para. Bu şekilde herşeyi ve herkesi elde edebilir. Ama artık neyin ne olduğunu biliyor vaziyettedir. İşte hayatda tam olarak böyle aslında. Elde edemediğimiz ve herkesçe beğenilen şeyler bize güzel gözüküyor. Ama bir gün onu elde ettiğimizde onu herkes sevdi diye seven insanların da olduğuna şahit oluyoruz. Böylelikle doğruyu yanlışıda unutuyoruz. Tıpkı Martinin yaşadığı gibi. Bazen değer ve yargılarımıza biz değil toplum karar veriyor. Bu kitap bir nevi insanın gözünü açmaya çalışıyor. Tabi anlayana. Bu yüzden ertelemeden okunması gereken nadide eserlerden biri kendisi bence... Buraya da kısaca karakteri özetleyen bir alıntı bırakmak isterim:
"O yıldızlara varmayı umut etmiş. Ama ayaklarını yerden kaldıramamıştı."
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392bin okunma