Soluk renkli şehrimin sokaklarında birden renkli çiçekler mi açtı desem, yoksa ansızın gidişiyle bütün umut çiçeklerimi soldurdu mu desem, bilemedim. İlk kez gökyüzüne bakmak için bir sebep bulmuştum mu desem, yoksa gökyüzümü benden alıp gitti mi desem? Bazen canımızı sıkan şu hayata da kızamıyorum. Onu da anlamak lazım bir yerde. Milyarlarca insanın hepsini her an nasıl mutlu edebilsin ki? Herkesin yanına istediği kişiyi nasıl yazsın ki? Hadi yazdı diyelim, onu hep aynı yerde nasıl tutabilsin? Aşıklara yazılmış bir dünya kanunu mudur ki vakti gelince hayal kırıklığına uğramak? tam da en güvenli ve en huzurlu hissederken, bir zorunluluk mudur sanki aşığı bırakıp gitmek?
Ben ihtiyar Santiago, bir ömür yaşadım, mutluluk nedir bilmedim. Babam madenciydi, dedem de, dedesinin dedesi de. Evlendim sonra. İyi kadındı karım, kötülüğünü görmedim; memnun muydun deseler orası da meçhul. Bir oğlum oldu -babadan madenci- öldü gitti göçük altında. Kimsenin canını yakmadım, şikayet etmedim hiç halimden, bir şu gençlerin hali dert oldu içime. Ne yalan söyleyeyim, iyi savaştım. Bu saatten sonra kazanacak şeyim yoktu ondandır belki. Kış gelecek, kar yağacak, şu dünyada kimseler adımı anmayacak.
Reklam
Kavay, insanın tüylerini ürperten, gözlerini dolduran içli bir şarkıdan sonra durdu, 'Biliyor musun Darya...' dedi. 'Benim babam, annemi bir ekmek karşılığında almış. Leydi ne diyeceğini bilemedi. Kadınla göz göze gelmek istemedi, başını kaldırıp yıldızlarla süslü geceye baktı. O zamanlar korkunç bir kıtlık varmış. Anneannem ve dedem, annemi bir ekmek için o beyaz adama vermiş. Sessiz kaldılar. Leydi bir süre sonra dayanamayıp, 'Ekmek bitince ne yapmışlar?' diye sordu. Laf olsun diye değil, hakikaten merak ettiği için sormuştu bunu. 'Bilmem... dedi Kavay. 'Herhalde ölmüşlerdir... Yine sessizlik oldu.
Sayfa 157Kitabı okudu
son hece
Gel ey kanımın son hecesi, gel konuşalım Konuşmaktan başka bir şey yaptığım yok son günlerde haftalarda aylarda yıllarda Elimden gelen bu diyemem, uçurumlara iteler o zaman o eller beni Görmedim duymadım bilmedim, desem kör olur gözlerim kulaklarım sağır, bilincim yitik Sanki o derin kuyulara bağırmak için doğdum Saçımın son teli, gençliğimin güzü Yaşamadım desem yalan, yaşadım desem ölüm aklıma gelir Güneşinin yolunu şaşırmış bir günebakan Bir tek hücrem kaldı yıkılmayı bekleyen Bedenim şarapla yüklü bir gemi değildi Körler sağırlar ozonla silinmiş bellekler arasına düştü yolum Yorgun değilim desem yalan, yorgunum desem yenilgi Henüz kınından bile çıkmadı kılıcım Kırbacım toprağa bile değmedi Savaşım kalbimin varoşlarında dolanır durur Damarlarıma ateşten mazgallar ördüm Demişler ki ne kadar da dilsizmiş bu adam Gel ey kanımın son hecesi, alyuvarlarımı akyuvarlarımı saymam… Artık konuşmam...
Sayfa 419 - Kırmızı Kedi Yayınevi, İkinci Basım, Ekim 2017
Geçer be üzülme, bi tek ölüme çare bulunmaz!
Ciddi bir kıyafet giyip üniversiteye gittim. İlaç beni biraz sakinleştirmişti. İmalı bakışlara, gülüşmelere, fısıldaşmalara hazırlıklıydım. Doğrudan doğruya genel sekreterin odasına gittim. Bu kez göğüslerime bakmadı. Son derece ciddiydi. “Oturun Maya Hanım!” dedi. “Üniversitemizi çok zor bir duruma soktunuz.” “Hayır” dedim. “Kabul etmiyorum.
Sayfa 294Kitabı okudu
-Geceleri yıldızlara bak, özlem dolu mesajlarımı taşıyacaklar sana. -Ya yağmur yağarsa? Ne desem bilemedim. Yağmur sahiden de mesajları ıslatır, hüzne boğar, ayrıca geciktirirdi.
Sayfa 237Kitabı okudu
Reklam
205 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.