Sen gözlerinin üstündeki ellerimi yokladın, isimler saydın, bilemedin. Sonra bir sevindin,bir sevindin beni karşında görünce. Sarıldık, öpüştük, ama çok dertleşemedik o gece.– Otur otur, çok kalamayacağım seninle, ben evlendim, memuriyete de girdim. Ama senİstanbul’dan geldin, mazeret var, karımdan izin çıktı demektir. Söyle söyle, rakı mı?Hayrola, ne işin var Ankara’da?Yazmıyordu o devirde gazeteler, kitabım toplatılmıştı, duruşmam gizli yapılıyordu.Anlattım, çok üzüldüm, ama çok kalamadın benimle. Sahiden evine erken gitmekistiyordun belki, belki de peşimdeki adamlardan çekiniyordun. Ne desen, ne düşünsen,ikisinde de haklıydın.Seni son görüşüm böyle olmuştu. Akşam, 1.8.1968, s. 5
Pratik yapın adem ve havvayı görürsünüz belki aniden! :)
Ne yazık ki Adem çok aptaldı. Ne yazık ki Havva çok sağırdı. Ne yazık ki Ben amacımı onlara anlatmayı bilemedim. Âdem’le Havva benim elimle yaptığım ilk insanlar­dı; tasarım, montaj ve rötuş yönünden birtakım defoları olduğunun farkındayım. Söz dinlemeye hazır değildiler, ne de düşünmeye. Ben desen... her neyse, belki ben de konuşmaya hazır değildim henüz. Âdem’le Havva’dan önce kimseyle konuşmamıştım ki! Görkemli laflar etmiş­tim, “Işık olsun!”gibilerden, ama hep tek başımaydım. Bu yüzden, o gün, akşam serinliğinde Âdem’le Havva’yı kar­şımda gördüğüm zaman pek de güzel ve sıralı konuştu­ğumu söyleyemem; pratiğim yoktu.
Reklam
Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan bu mübarek aydan istifade edememek, büyük bir nasipsizlik olarak nedamete yeter de artar. Fakat bir yandan da ne kadar istifade ettik desek az olur, Taşlıcalı Yahya'nın dediği gibi; Seni canım gibi hoş tutmadım ey mah- siyam Bilmedim kadrini hayfa ve dirığa gittim
"Geceleri yıldızlara bak,özlem dolu mesajlarımı taşıyacaklar sana." "Ya yağmur yağarsa?" Ne desem bilemedim.yagmur sahiden de mesajları ıslatır, hüzne boğar,ayrıca geciktirirdi.
Sayfa 238Kitabı okudu
Ne desem bilemedim
Kocasının o ılımlı ciddiyetini, varlığındaki görülür sertliği bunlarda bir güzellik bulduğuna şaşarak, bir tür hayranlıkla seyretti; oysa şimdiye kadar bu hâlini pek de muhabbetli bulmaz, daha konuşkan ve sosyal olmasını yeğlerdi.
Ne Desem Bilemedim...
MÖ 4. yüzyılda Sicilya'da Empedokles, toprak, hava, ateş ve suyun "her şeyin dört kökü" olduğunu iddia etti. Taraftarlarını volkanik Etna Dağı'nın kraterine götürdü ve anlaşılan, ölümsüz olduğunu göstermek için, kraterin içine atladı - sonuç olarak onu bugün hatırlıyoruz.
Sayfa 13 - AlfaKitabı okudu
Reklam
211 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.