Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
270 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Hepimiz jüri üyesi olabiliriz
Bazı kitaplar felsefe yapmaz, felsefe yapmayı öğretir. Kuramları nasıl yorumlamamız gerektiğini öğretir. Bu kitap da öyle bir kitaptı. Kitap iki bölümden oluşuyor. ilk bölüm bilim tarihine bir önsöz gibi beyin jimnastiği yaptırıyor size .ikinci bölüme kadar sabırla beyninizin gıdasını veriyorsunuz. Descartes, Spinoza, Einstein ,Newton, Kepler,
Hayat Problem Çözmektir
Hayat Problem ÇözmektirKarl R. Popper · Yapı Kredi Yayınları · 2022308 okunma
İslam demokrasiye haram diyor, küfür diyor, uzak kalın!" dendikçe o hastalığa yakalanan insanlar demokrasiye daha fazla yapışmaktadır, bir türlü kendilerini kurtaramamaktadır. Taun hastalığının nasıl tedavisi bugün mümkünse artık demokrasinin de deccalın sistemi olduğu anlaşıldıktan sonra, İslam'ın verdiği şifa ile demokrasi hastalığından kurtulmak mümkündür. Fakat bu şifaya el uzatanlar ne kadar da azdır.
Reklam
Papatya yakamoz-5
Günler, haftalar, aylar geçiyor, zaman su misali akıp gidiyordu. Yakamoz, kalbindeki sızıyı bir türlü dindiremiyordu. Kendinden kaçıyor, çevresinden kaçıyor, kendini kaybettiği bu şehirde Papatyasını arıyordu. Bir türlü bastıramıyordu içindeki yarayı. Hoş, bu yaranın tek ilacı da zaten papatyaydı, gerisi onu unutması için birer uyuşturucuydu. Çok değişmişti Yakamoz. Sevda onu çok değiştirmişti. Eski sert, ketum Yakamoz yerini yumuşak ve duygusal bir adama bırakmıştı. Eskiden çiçekleri ezer geçerdi, şimdi basmamak için tek tek yürür hale gelmişti. Eskiden gözyaşı bilmezdi, şimdi ise kurumazdı gözlerinin nemi... İnsan sevince güzelleşir diye boşuna dememişler, bunu çok iyi anladı Yakamoz. Çoğu zaman gökyüzüne bakıyor: 'Ne zaman geleceksin masum meleğim?' diye ağlıyordu Öyle bir sevmişti ki, bu bağlılık ya onu papatyaya kavuşturacak ya da yalnız başına ölecekti. Geceler daha anlamlı gelmeye başlamıştı Yakamoz'a. Artık her şeyde bir mana görüyordu, nereye baksa, ne dinlese, her şey Papatyayı anımsatıyordu. 'Ah,' dedi Yakamoz, 'dertli Yakamoz, bu kadar sevgiyi kaldırır mı hiç Yüreğin? bu kadar hasreti kaldırır mı Gökyüzü en iyisi hiç düşünmemekti, mümkünse tabii...
Seni seviyorum. Hem dünyada ne kadar sevmek mümkünse o kadar seviyorum.
"epeydir kimin kime ne anlattığını bilmiyorum adında hem ekmek hem gül geçen kimseyi görmedim tanımıyorum ben biraz yavaş günde beş vakit hiçbir şey yapmayan biri ben biraz en üzgün baharatlara fena meyilli mümkünse haşhaş yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi
Birkaç yıldır günlerim Atsız'la dolu. Okuyorum ve yazıyorum. Bütün dergilerini ve kitaplarını masamın kenarına yığdım. Atsız Mecmua'yı, Orhun’u, Orkun'u, Millî Yolu, Ötüken'i kaç defa baştan sona karıştırdığımı bilmiyorum. Yüzlerce sayılık dergi koleksiyonları defalarca elimden geçti. Okudum, altlarını çizdim, yanlarına işaretler koydum. Her birinin içindekileri ayrı ayrı bilgisayarıma geçirdim. İlgili konu gelince tekrar gereken sayıyı elime aldım, çizdiğim, işaretlediğim yerlere bir daha baktım. Çok defa da yazıyı yeniden okudum. Kitapları da aynı şekilde tekrar tekrar okundu, çizildi, işaretlendi. Atsız hakkında her şeyi yazmalıydım. Hayat hikâyesinin her safhasını, en küçük bir ayrıntıyı atlamadan yazmalıydım. Çalışmalarını, dostlarını, gezip dolaştığı yerleri, hastalıklarını... Her şeyi yazmalıydım. Mümkünse gününe, saatine varıncaya kadar öğrenmeliydim. Hangi yıl, hangi gün nerede bulunduğunu bilmeliydim. Ne zaman, hangi hastalığı geçirdiğini, ne kadar hastanede yattığını tespit etmeliydim. Edebildiğimi ettim ve yazdım.
Reklam
Seviyorum...Seni seviyorum. Hem dünyada ne kadar sevmek mümkünse o kadar seviyorum.
Sayfa 9 - TÜRKİYE İŞ BANKASIKitabı okudu
Ne kadar tanıdık, ne kadar tanıdık!..
Okullarda tevazuun, davranış normlarının ve akademik dürüstlüğün yerini (gençlik üzerindeki artan kontrolle birlikte) yaygın hukuksuzluk ve hilekarlık alırken, endişelerle dolu er­ genlik döneminde flört normlarının yerini "gecelik ilişkiler" ve tamamen tensel hazdan ibaret olan cinsel ilişkiler alır. Ölene ka­dar süren istikrarlı evlilik normunun yerini evli olsun olmasın bi­reylerin özerkliğini güvenceye alan düzenlemeler alır. Çocuklar giderek artan bir şekilde bireysel özgürlüğün önünde bir sınırla­ma olarak görülür, bu da liberalizmin kürtaj özgürlüğüne verdiği desteği güçlendirir. Ekonomik alanda yatırımın ve mutemetliğin yerini çoğu zaman sürekli çabuk kazanç elde etme talebinin bes­lediği çabuk kar dürtüsü alır. Doğal dünyayla ilişkimize gelince, çocuklarımızı tarım toprağı ve içilebilir su sıkıntısı gibi sorunlar­la karşı karşıya bırakacak olsa da dünyanın armağanlarını kısa zamanda tüketmek doğuştan hakkımız haline gelir. Bu faaliyet­lerin kısıtlanması kültürel normlardan doğan gelişmiş bir kendi kendini yönetimin sonucu değil, (tabii eğer mümkünse) devletin pozitif hukuk uygulama alanı olarak görülür.
Kırağıdan nem kapan bir hava var dışarda. "Bu havada şort giyilmez, kalk da uzun bacaklı bir şeyler giy oğlum" diyerek öğleden beri yapıştığım koltuktan kalkarak üzeri sigara yanığı bir eşofman altı giydim. "Bana ne lan senin giydiğin heşofmenden" diyebilirsiniz. Tabi hakkınız, diyin anasını satayım. Zaten alt katımdan
İran Hava Kuvvetleri aynı anda pek çok havaalanından kalkmıştı. Hedefleri, Körfez'deki tüm Amerikan güçleriydi. Bunu ne kadar başarabilecekleri konusunda şüpheleri vardı, ama mümkünse Körfez'deki tüm Amerikan askeri varlığını ortadan kaldırmak ya da yaşayamaz hale getirmek istiyorlardı.
Reklam
İran Hava Kuvvetleri aynı anda pek çok havaalanından kalkmıştı. Hedefleri, Körfez'deki tüm Amerikan güçleriydi. Bunu ne kadar başarabilecekleri konusunda şüpheleri vardı, ama mümkünse Körfez'deki tüm Amerikan askeri varlığını ortadan kaldırmak ya da yaşayamaz hale getirmek istiyorlardı.
Ne kadar sade konuşmak mümkünse, Türkiye’nin durumunu o kadar açık olarak anlatmaya çalıştım. Aynı zamanda bir savaş kazanmak için sırf cesaretin yetmediğini de söyledim. En çok, barış içinde memlekette yaşamanın lüzumundan bahsettim. Onlara bizim bir ölüm-kalım savaşı geçirdiğimizi anlattım. Şayet Yunanlılar Türkiye’yi işgal ederlerse, bütün Anadolu Türklerinin ortadan kalkacağını söyledim. Yunanlıların girmiş olduğu yerde hiçbir Türk’ün yaşayamayacağını anlamalarını istiyordum. Zaten onlar da, çoğunun erkeği cepheden geldiği için, neticenin ne olacağını tahmin edebiliyorlardı.
198 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Çok tanıdık ve çok uzak
Peri Gazozu - Ercan Kesal İsmine bakılınca fantastik bir şeyler çıkacakmış gibi duran. Oyuncu, yazar Ercan kesalın’ın otobiyografi özelliği taşıyan ve daha çok doktorluk yıllarındaki anılarını anlatan efsane bir eser. Kitabı okurken neden kronoloji yok diye düşünüyor insan sonuçta otobiyografik ama Kesal söyleşisinde, vurgulamak istediğinin bu olmadığını orada bazı küçük ama hayatında yer edinen noktalara değindiğini söylemişti. Örneğin mühür, rapor… Her hikayenin gerçek olma ihtimali ve hatta çoğu hikayenin bizzat tanıdığı veya duyanı, okuyanı, bir yerden izleyeni olmak. Yüreğime çok dokundu oturup ağladığım kısımlar oldu. Bir babanın, bir genç kızın, bir annenin, bir çocuğun yerinde hissetmek aynı zamanda yaşanan olayları asla yaşamayayı ve yaşanmamış olmasını dilemek( ne kadar mümkünse).Türkiye’de her gün binlercesi yaşanırken. Yazarın babasının yası için yazdığı bir kitap. Tarih kokuyor, acı dolu bir tarih.
Peri Gazozu
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20194,142 okunma
"Ne kadar az bilirsek, pisliğe o kadar az batarız. Mümkünse olayın çok uzağında duralım." "Başka bir deyişle, kafamızı kuma gömelim gitsin diyorsun" "İyi de, kötülük ortadan kalkmıyor. Görmesek de duymasak da kötülük ortada"
Sayfa 145Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.