Bu enayilik çok tanıdık geldi :)
- Dış tehlikelerden haberiniz yok galiba sizin! Komşu ülkeler sizi ufalarlar! - Bizim öyle, ufalanmama derdimiz yok. Mutlu olmak istiyoruz hepsi bu... Gerekirse, kendi aramızda küçük, bağımsız devletler de oluşturabiliriz. Bir komşu devlet de bizi yutmak istiyorsa, bu da bizim işimize geliyorsa yutuluruz n'olucak? Bu kadar kırmızı kalem sınırlar derdinde değiliz. İnsan ömrü ne kadar ki bunlarla uğraşalım? Hangi ülkede olduğumuzun ne önemi var?
Almanların meşhur yazarlarından Karl May; ancak okuduklarına dayanarak, gidip görmediği bir hayli ülke, mesela Amerika'nın Kızılderilileri, Orta Doğu'nun Arapları hakkında macera romanları kaleme almıştı. Karl May'ın Alman toplumu üzerindeki etkisi bugün dahi o kadar fazladır ki, romanları filmlere konu olmakta, eserlerinin sayısız
Reklam
Kitaplarla özel bir anısı
“Her seyahatine giderken, yanımıza mutlaka kitaplarını da aldırırdı. Ancak ilk İstanbul seyahatine giderken istediği kitaplar o kadar fazlaydı ki, karton kutular buldurup kütüphaneye getirtmiştim. Tam içine kitapları doldurmak üzereyken Atatürk kütüphaneye geldi ve ne yaptığımı sordu. ‘İstediğiniz kitapları karton kutular aldırdım, onların içine koydurup özel trene naklettireceğim,’ deyince. ‘Dur biraz bekle,’ dedi. Biraz sonra bir baktım iki tane cephane sandığını muhafız alayı erleri getirip kütüphaneye koyup gittiler. Ne olduğunu anlamadan bakıp dururken Atatürk içeri geldi, benim şaşkın şaşkın baktığımı görünce; ‘Nuri oğlum, şaşırdın değil mi? Şaşırma, savaşta bunlarla cephane taşıdık. Bu sandıklar benim için çok önemlidir. Şimdi o savaş bitti, yeni bir savaşımız başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve okumakla, kitapla olur; işte şimdi cephane taşıdığımız bu sandıklara kitaplarımı koy, bunlarla taşınsın, cephanenin yerini artık kitaplar alsın,’ dedi.. Nasıl şaşırmazdım, bu ne biçim bir kitap sevgisi, ne ulvi bir düşünceydi. Gelen cephane sandıklarını güzelce temizledim, içlerine kağıt koyup, üzerlerine de kitapları özenle yerleştirdim. Ve sandıkları doğru Ankara Garı’na trenimize koymak üzere yolladık…”
Sayfa 56 - Atatürk’ün Kütüphanecisi O’nu Anlatıyor…Kitabı okudu
Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn- cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve
Tanıdık geldi...
… itaati sağlamak için her saat rütbesini göstermek zorunda kalan bir otorite ne kadar da zavallıdır.
Sayfa 208 - Kırmızı kediKitabı okudu
Tanıdım kadınları. Biliyorum nasıl yaşadıklarını. Neler içip neler yediklerini. Rimeli gözleriyle süzdükleri hayatı nasıl elekten geçirip yaşadıklarını da biliyorum... Ama yetmedi. Hiçbiri yetmedi. Ne onların birer melek olması, ne de ancak ağaçların kabuğuna kazındığı takdirde kalbi andıracak bir organa sahip olmam işe yaradı. Kadınlar bana fazla geldi. Evet. Belki de varlıklarından şüphe ettiğim bütün duygular içimde ama onları uyandıracak olanlar ortada yok. Belki ben de normal bir insanım ama ilgilendiklerim ne bu dünya üzerinde, ne de bu yüzyılda. Beni korkutabilecek kadar korkunç bir insan yok, bir olay yok. Ama elinde anahtarı tutan, bütün yanıtları bilenden korkardım... Ben Eflâ'yı çok severdim. Eğer insan olsaydım.
Sayfa 34 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
484 öğeden 351 ile 360 arasındakiler gösteriliyor.