Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şeyh Bahit Efendi, Bedîüzzaman Said Nursî'ye hitaben:
مَا تَقُولُ ف۪ى حَقِّ اْلاَوْرُوبَا وَ الْعُثْمَانِيَّةِ Yani: "Avrupa ve Osmanlı Devleti hakkında ne diyorsunuz? Fikriniz nedir?" Şeyh Bahit Efendi hazretlerinin bu sualden maksadı; Bedîüzzaman Said Nursî'nin, şek olmayan bir bahr-i umman gibi ilmini ve ateşpare-i zekâsını tecrübe etmek değildi. Zaman-ı istikbale ait şiddet-i ihatasını ve idare-i âlemdeki siyasetini anlamak fikrinde idi. Buna karşı, Bedîüzzaman'ın verdiği cevab şu oldu: اِنَّ اْلاَوْرُوبَا حَامِلَةٌ بِاْلاِسْلاَمِيَّةِ فَسَتَلِدُ يَومًا مَا وَاِنَّ الْعُثْمَانِيَّةَ حَامِلَةٌ بِاْلاَوْرُوبَائِيَّةِ فَسَتَلِدُ اَيْضًا يَوْمًا مَا Yani: Avrupa bir İslâm Devletine, Osmanlı Devleti de bir Avrupa Devletine hâmiledir. Bir gün gelip doğuracaklardır.
Sayfa 18 - rnkKitabı okudu
Kur'an Nedir ?
Kur'an Şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi. Ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi. Ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri.
Reklam
Deliliniz, dayanağınız nedir?
Ey meleklerin ve ruhanilerin varlığını kabul etmekte tereddüt gösteren zavallı adam! Neye dayanıyorsun, hangi hakikate güveniyorsun da bütün akıl sahiplerinin, bilerek ya da bilmeyerek, meleklerin ve ruhanilerin mânâsının kesinliğine ve hakikatine dair ittifaklarına karşı geliyor, bunu kabul etmiyorsun?
Yirmi Dokuzuncu Söz
Nedir bu gurur ve nedir bu gaflet? Nedir bu haşmet, nedir bu istiğna, nedir bu azamet? Elindeki ihtiyar bir kıl kadardır ve iktidarın bir zerre kadardır. Ve hayatın söndü ancak bir şule kaldı. Ömrün geçti, şuurun söndü, bir lem'a kaldı. Zamanın geçti, kabirden başka mekânın var mı? Bîçare! Aczine ve fakrına bir had var mı? Emellerin nihayetsizdir, ecelin yakındır. Evet, böyle acz ve fakrınla iktidar ve ihtiyardan hâlî bir insanın ne olacak hali? Hazain-i rahmet sahibi Hâlık-ı Rahmanu'r-Rahîm'e, böyle bir acz ile itimat etmek lâzımdır. Odur herkese nokta-i istinad. Odur her zayıfa cihet-i istimdad… Risale-i Nur-Mesnevi-i Nuriye/94
Kur'anın hakikatlarını müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve isbat eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mes'ele olan "Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatları nedir?" gibi suallerin cevabını vâzıh ve kat'î
Sayfa 680 - Envar NeşriyatKitabı okudu
Binbaşı Üstadın hizmetini gören Zübeyr'e hitap ediyor: - Siz Nur Talebesi değil misiniz? - Elhamdulillah Nur Talebesiyiz ve bununla iftihar ederiz! - Siz Risale-i Nur okuyor musunuz? - Evet, okuyoruz. - Bu Risale-i Nur nedir? - Kur'ân-ı Kerîm'in güzel tefsiridir. - Başka okuyacak kitap yok mu? - Vardır. Fakat bu eserler imân ve İslâmiyeti tahkika müstenid bir surette tâlim ediyor. İmânın erkânını, İslâm'ın esaslarını aklen, mantıken en güzel şekilde tedris ediyor. İmanımızı kuvvetlendiriyor. Ruhumuzu nurlandırıyor. Bu itibarla bunları okuyoruz ve okumakta devam edeceğiz, okumaktan vazgeçmeyeceğiz.
Müstenid: Bir şeye dayanan Tedris: öğretim, öğretmeKitabı okudu
Reklam
Bediüzzaman demiş ki: "Bana Risale-i Nur ilham ile yazdırıldı." Bunu tasdik etmek zorunda değiliz. Muhyiddin İbn-i Arabi demiş ki: "Bu kitaplar bana yazdırıldı." Bunu da tasdik etmek zorunda değiliz. Bizi bağlayan nedir? Edille-i şer'iyye. Âlimlerimiz gereken ölçüyü koymuş.
Sayfa 250Kitabı okudu
Çok önemli Bir Soru-Cevap. Neden Risale-i Nur?
Bir suale cevab olarak yazdığım bir fıkrayı, size de faidesi olur ihtimaliyle beyan ediyorum: Evliya divanlarını ve ulemanın kitablarını çok mütalaa eden bir kısım zâtlar taraflarından soruldu: "Risale-i Nur'un verdiği zevk ve şevk ve iman ve iz'an onlardan çok kuvvetli olmasının sebebi nedir?" Elcevab: Eski mübarek zâtların
Kur'an'ın hakikatlerini müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve ispat eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mesele olan "Ben neyim..? Nereden geliyorum..? Nereye gideceğim..? Vazifem nedir..? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar..? Mahiyet ve hakikatleri nedir..?" gibi suallerin cevabını vâzıh ve kat'î bir şekilde, çekici bir üslup ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor..
Şeriatta denilmiştir ki: "Cehennem ceza-yı ameldir, fakat Cennet fazl-ı İlahî iledir." Bunun sırr-ı hikmeti nedir? Elcevab: Sâbık işaretlerde tebeyyün etti ki: İnsan, icadsız bir cüz'-i ihtiyarî ile ve cüz'î bir kesb ile, bir emr-i ademî veya bir emr-i itibarî teşkil ile ve sübut vermekle müdhiş tahribata ve şerlere sebebiyet verdiği gibi; nefsi ve hevası daima şerlere ve zararlara meyyal olduğu için, o küçük kesbin neticesinden hasıl olan seyyiatın mes'uliyetini, o çeker. Çünki onun nefsi istedi ve kendi kesbiyle sebebiyet verdi. Ve şerr ademî olduğu için, abd ona fâil oldu. Cenab-ı Hak da halketti. Elbette o hadsiz cinayetin mes'uliyetini, nihayetsiz bir azab ile çekmeye müstehak olur. Amma hasenat ve hayrat ise, madem ki vücudîdirler; kesb-i insanî ve cüz'-i ihtiyarî onlara illet-i mûcide olamaz. İnsan, onda hakikî fâil olamaz. Ve nefs-i emmaresi de hasenata tarafdar değildir, belki rahmet-i İlahiye onları ister ve kudret-i Rabbaniye icad eder. Yalnız insan, iman ile, arzu ile, niyet ile sahib olabilir. Ve sahib olduktan sonra, o hasenat ise, ona evvelce verilmiş olan vücud ve iman nimetleri gibi sâbık hadsiz niam-ı İlahiyeye bir şükürdür, geçmiş nimetlere bakar. Va'd-i İlahî ile verilecek Cennet ise, fazl-ı Rahmanî ile verilir. Zahirde bir mükâfattır, hakikatta fazıldır. Demek seyyiatta sebeb, nefistir; mücazata bizzât müstehaktır. Hasenatta ise sebeb Hak'tandır, illet de Hak'tandır. Yalnız, insan iman ile tesahub eder. "Mükâfatını isterim" diyemez, "Fazlını beklerim" diyebilir. (Lem'alar 84.sh - Risale-i Nur)
Sayfa 86 - 13.lema , 12.isaretKitabı okudu
173 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.