Dedin ya hor görme yola çıkmış insanı
dünyayı onda bul, kendini onda tanı
Söyleyene kastedilse bile söz susmuş olmaz
derisinden ayrı düşer can küsmüş olmaz
yola çıkan yolda kalmaz Nesimî
Derisinin yüzülmesine fetva veren zamanın müftüsü, Seyyid Nesîmî yüzülürken sağ elinin şahadet parmağını sallayarak, "bunun kanı da pistir, uzva damlasa, o uzvun kesilip atılması gerekir" diyormuş. İşte tam bu sırada Nesimi'nin bir damla kanı müftünün şahâdet parmağına sıçramış. Meydanda bulunan ehl-i can; "müftü efendi, fetvanıza göre parmağınızın kesilmesi lazım" demişler. Müftü efendi "nesne (birşey) gerekmez, biraz suyla temizlenir" demiş. Bunu duyan Nesîmî kanlar içinde:
"Zahidin bir parmağın kessen döner Haktan kaçar
Gör bu gerçek âşıkı ser-pâ soyarlar ağrımaz"
beytini okumuştur. Bundan sonra bakmışlar ki Nesîmî yüzülen derisini eğilip yerden almış ve bir post gibi sırtına vurarak insanların içinden çekip gitmiş.
Deryâ-yı Vahdet cuşa geldi,
kevn ile mekân hurûşa geldi.
Sırr-ı Ezel oldu âşikârâ;
Arif nice eylesin müdârâ?
Her zerrede Güneş oldu da zâhir;
Toprağa sucûd kıldı tâhir.
İnanca ve her türlü egemenlik ilişkisine karşı düşünce özgürlüğünün uzun, kanlı, trajik, bazen de komik bir serüveni olmuştur. Nesimi'den Bedrettin'e, Pir Sultan'dan Aziz Nesin'e kadar bir çizgi çekin göreceksiniz dehşet tablosunu.
Gel gel berü ki savm u salâtın kazâsı var
Sensiz geçen zamân-ı hayâtın kazâsı yok
Nesimî
Buraya gel ki (zaten) oruç ve namazın kazası vardır. (Ama) sensiz geçen hayat zamanlarının kazası yoktur...