Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Naz Gülhan

O zamandan beri,kendini bu benzerliklerin,geçmişle şimdiki zamanın bu bir anlık yakınlığının çekiciliğine bırakıyor,ona olmuş olanla olmakta olan arasındaki mesafeyi,hayatının zamansal boyutunu hissettiren bu yakınmaları,bu çağrışımları,bu yaklaşımları arıyor,böylrce,yeniyetmelikten çıktığı,olgunlaştığı, yetişkinliğe eriştiği izlenimine kapılıyor,bunun ona göre anlamı şu: Zaman nedir bilen,arkasında bir hayat parçası bırakmış ve başını arkaya verip ona bakabilen biri olmak.
Reklam
Ona acımak arzusuyla acı çektirmek arzusu tek ve aynı arzu.
Bir şeylere üzülüyorsam, tuvalete gitmem gerekse bile gitmem.Üzülmekten gidemem.Üzülmeyi bırakıp gidemem.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kim bilir,belki de Semerkant’ta bu gece bir tek seven kadın ve bir tek âşık erkek vardır. Niye sen,niye ben mi diyeceksin? Çünkü allah nasıl ki bazı çiçekleri ağılı yaratmışsa,bizi de âşık yaratmış da ondan. Ömer güldü, Cihan’ın gözlerinden yaşlar akto. -İçeri girelim de kapıyı örtelim,mutluluğumuz dışarıdan duyulmasın.
Daldığı düşten ayılmadan,ılık çayı başına dikti. Çay buruktu.Bilirsiniz,buruk olur tadı yüceliğin.
Sayfa 151Kitabı okudu
Reklam
Yüreğinde olsun olmasın,eski çağlardan bu yana hep aynı sözler söylenir.Bunlar ufuk çizgisinin egemenliğini sorgulamadan kabul eden ve o gizemli mavi çizgiye kör şekilde ibadet eden sözlerdir. Ve yine bunlar en soylu kadınlara bile bir fahişenin yalnızlığını,boş umutlarını ve özgürlüğünü veren sözlerdir. “Yarın gideceksin değil mi?..”
Derisi yüzülmüş boyun yerde yatıyor,kedi maskesi takılmış bir kumaş parçasını andırıyordu.Kedi sadece dış görüntüydü,yaşam kedi kılığına girmişti.
Gerçek tehlike,yaşamanın ta kendisidir. Hiç kuşkusuz,yaşamak,varoluşun farklılaştığı bir kargaşadır. Fakat varoluşu her an aslında olduğu düzensiz haline çözümleyip ortaya çıkan endişeden hareketle ,her an ilk kargaşayı yeniden yaratmaya çalışan kaçık bir eylemdir yaşamak. Bu denli tehlikeli başka bir iş daha olamaz.
Beni aşk konusunda,yani uğrunda ölmeye değecek, insanı bitirip tüketen aşk konusunda gizliden gizliye düşünmeye yönelten deniz oldu. Evet,kesinlikle deniz...Tanrı’nın günü çelik bir gemide kapalı kalan bizler için, deniz tıpkı bir kadın gibidir. Durgunluğu ve fırtınalarıyla,kaprisleriyle, batan güneşi yansıtam göğsünün güzelliğiyle bu benzerlik ortadadır. Daha da ötesi, denizin üzerine uzanan ve denizin üzerinde dönüp gelen,yine de denizin kendini vermeyi reddettiği bir geminin içindesiniz. Altınızdan alıp geçen sonsuz miktardaki bu su, susuzluğunuzu gideremez. Doğa,denizciyi kadına böylesine benzeyen unsurlarla sarmalar da,denizci yine kadının sıcak,diri gövdesinden olduğu kadar uzak kalır denizden.
Ryuji’nin öylesine uzun süredir hazine gibi gizlediği o büyük düşte,kendisi erkekliğin eşsiz örneği karşısındaki kadın da kadınlığın simgesiydi.Dünyanın değişik bucaklarından geliyor ve bir raslantı sonucu karşılaşıyorlardı. Sonra ölüm onları birleştiriyordu. Ateşböceği parıltısı,çan sesi gibi ucuz ayrılıklar ve denizcilerin gelip geçici aşklarından uzaklaşarak,hiç kimsenin ayak basmadığı yüreğin derinliklerine iniyorlardı...
Reklam
İnsanların hâlâ sözcüklere bu kadar önem vermeleri çok tuhaf! Sözgelimi,birini dövmesen de bir aptal olduğunu söylesen üzülür. Ama çok akıllısın diyip parasını vermesen bile sevinir...
Sayfa 240Kitabı okudu
Bense Emily Brontë’nin sözlerini düşünüyordum:Çünkü,” o benden daha çok bendir.”
Sayfa 221Kitabı okudu
Belki alkol yüzündendi,belki gerçek olduğundandı,belki de meselenin soyut hale gelmesini istediğimdendi,ama söylemem gerektiğini hissettim,çünkü söyleneceği an buydu,çünkü birden anladım ki bunun için buraya gelmiştim ben,ona,”Öleceğim zaman elveda demek istediğim tek kişi sensin,” demek için,”çünkü yaşamım dediğim bu şeyin ancak o zaman bir anlamı olacaktır. Ve senin öldüğünü duyarsam,benim bildiğim haliyle yaşamım, şimdi seninle konuşan bu ben artık var olmayacak.”
Sayfa 238Kitabı okudu