Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BÜYÜK BULUŞLAR -2. BÖLÜM -HALK SAĞLIĞININ KEŞFİ -JOHN SNOW
Büyük Buluşlar
Büyük Buluşlar
Merhabalar :) Bu bölümde iki önemli insan üzerinde durucaz. Bunlar: Doktor John Snow ve Avukat Edwin Chadwick.Bir doktor ve bir avukat nasıl bir bağlantıları olabilir ya da neden şu an anlatıyoruz diye insan merak ediyor. Bu iletide John Snow'un diğer ilertide de Edwin Chadwick yaptıklarını
Tüyleri diken diken ediyor..
İbrahim Aleyhisselam misafiri çok seven ve misafirsiz yemeğe oturmadığı rivayet olunan “Halilullah” sıfatına mazhar olmuş ve misafirin Rabbinin bir emaneti olduğunu bilmiş bir peygamberdi. Hatta misafir gelmezse, evinin önüne oturur, beklerdi. Bir gün yine yemeğe oturmak için Allah-ü Teala’dan bir misafir lütfetmesini beklerken ateşe tapan bir adam yani bir mecusi geldi. İbrahim peygamberin yanına varıp kendisine misafir olmak istediğini söyledi. Hz. İbrahim, Allah`ın sevgili peygamberiydi adama dedi ki: - “Gel Allah’a iman et de seni misafirim kabul edeyim.“ Adam Allah’a imanı kabul etmedi. O imanı kabul etmeyince, İbrahim Aleyhisselam da onu misafirliğe kabul etmedi. Nihayet Mecusi oradan çekip gitti. Bunun üzerine Hz. Allah`tan İbrahim Aleyhisselam`a nida geldi: -“ Ya İbrahim! O kulum bana iman etmediği halde ben yetmiş senedir ona rızık veriyorum. Hiç bir zaman iman etmediği için rızkını kesmedim. Sen hemen onun imansızlığını yüzüne vurdun ve onu misafirliğe bile kabul etmedin.“ Hz. İbrahim hemen mecusinin peşinden gitti, onu aramaya başladı. Nihayet buldu ve: - “Gel ne olur bana misafir ol“ diye yalvardı. Mecusi:, - “Daha önce beni iman etmediğim için misafir etmemiştin. Şimdi ise misafir etmek için çağırıyorsun. Sebebi nedir?“ diye sorunca Hz. İbrahim: - “Allah Teala, seni misafir etmediğim için beni ikaz etti“ diye meseleyi anlattı. Bunun üzerine, hislenen mecusi: - “Bu ne yüce Rab ki, kendine iman etmeyen benim gibi bir kimse için kendi peygamberini ikaz ediyor“ diyerek derhal imana geldi. Sonuna kadar Okuduysan yoruma kap bırakır misin ❤️
Reklam
“halkın gücü” anlamına gelen “demokratia”, ilk kez MÖ 6. yüzyılın sonlarında, Yunan kent devletlerinden biri olan Atina’da ortaya çıktı. Krallar, oligarklar, aristokratlar ve dönem dönem de tiranlar tarafından yönetilmiş olan Atinalılar, demokrasiyi bir günde tesis et- mediler. Atina’da halkın gücünün egemen olmasını sağlayan zemin
Ve ben seni sevdiğim zaman Bu şehre yağmurlar yağdı Yani ben seni sevdiğim zaman Ayrılık kurşun kadar ağır Gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın Yine de bir adın kalmalı geriye Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde Aynaların ardında sır, Yalnızlığın peşinde kuvvet Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye Bir de o kahreden gurbet Beni affet KAYBETMEK İÇİN ERKEN SEVMEK İÇİN ÇOK GEÇ İbrahim Sadri
150 syf.
8/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
SUAT’IN MEKTUBU “- Şimdi, dedim; ne yapacaksınız? İstikbal hakkında bir projeniz var mı? - Mümkün olduğu kadar kendim kalmak, az değişmek, mağlup olmamak... Yani hayatın kendisine…” Ahmet Hamdi Tanpınar’ın üçlemesinin son kitabı olan Huzur’un içinde bir paragraf olarak yer alan ve daha sonra kitap haline getirilen Suat’ın Mektubu’nu ( Huzur ‘un hemen arkasından olmasa da) nihayet okudum. Kitap dört bölümden oluşuyor ve asıl mektup otuz küsür sayfaya tekabül ediyor. Bu durum bir miktar üzmüştü beni. Daha uzun bir kitap bekliyordum ama bir mektup da daha ne kadar uzun olabilir ki deyip teselli buldum. Huzur’dan tanıyıp bildiğimiz belki de nefret ettiğimiz Suat’ın malum olayının nedenini anlayabileceğimiz sayfalar bırakmış Mümtaz ‘a ve dolayısıyla bize de. Varoluş sorunları yaşayan ve hiçbir yere ait hissedemeyen Suat’ın ruh halini anlatıyor. Mektubu okuduktan sonra Suat’a yine de hak veremedim. Mümtaz ile Nuran’ın hayatına öyle bir iz bırakıyor ki Suat akıl alacak gibi değildi. Huzur kitabından hemen sonra okunması tavsiye edilir.
Suat’ın Mektubu
Suat’ın MektubuAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 2018581 okunma
288 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
YARGIÇ GÜNAY GAFUR 288 SAYFA Soğuktan buz kesmiş bir mart sabahı Ankara Ruhumun orta yerinde zehirli, kapkaranlık bir yara... Yüreğim çırılçıplak ölüme yürüyorum Dördüncü kurban, dördüncü cinayet... Yüzleşmeye korkuyorum. Polisliğin en zor tarafı belki de bu: Ölülerin sesini duymak! Fısıltılar... Dinmek bilmeyen bir yağmur gibi Uçurumun
Yargıç
YargıçGünay Gafur · Fantastik Kitap · 2019168 okunma
Reklam
Oğuzlar, Batı Gök Türklerinin yani Türgişlerin devamı olarak Güney Kazakistan sahasında yer aldılar. Bura­daki devletlerinin adı Oğuz Yabgu idi. Karahanlılar ve Samanoğulları ile mücadele ettiler. Kuzeydeki Kıpçaklarla da savaştılar. Önce Üç Ok ve Boz Ok olmak üzere ikiye, sonra 12'şerden 24 alt boya ayrıldılar. Selçuk Bey ile güçlenen Oğuzlar, Selçuklu İmparatorluğu'nu kurdu­lar. Dalgalar halinde Ön Asya'ya gelerek, çok sayıda dev­let, beylik ve nihayet Osmanlı İmparatorluğu'nu mey­dana getirdiler.
Sayfa 121Kitabı okudu
Henry Ford, yetmişine merdiven dayamıştı artık. Dünyanın en zengin adamı ve "ekonomik determinizm" denilen bir görüş açısının kişileşmiş simgesiydi. Bu işe atıldığında pek güzel ilkeleri vardı, yüreği başkalarına mutluluk sağlamak için çarpardı, hayatına bir anlam kazandırmaya kararlıydı. Ama milyarder olmuştu sonunda ve parası onu bir
Sayfa 156Kitabı okudu
Peygamber efendimiz (s.a.v.) : "Benim ümmetim bağışlanmıştır. Ahirette onlara azap yoktur. Çünkü onların azabı dünyada olmuştur. Mesala deprem, kıtlık, veba... çeşitli hastalık ve belalar çektiler. Nihayet öldüler. Bu yüzden benim ümmetime ahirette azap yoktur. Yani müminlere, ebedi azap yoktur."
Sayfa 573 - SemerkandKitabı okudu
Nihayet, 1950'li yıllarda yapılan arkeolajik çalışmalar neticesinde Altay Dağları'nın kuzeyi ile Sayan Dağları'nın güneybatısı arasındaki bölgenin en eski Türk yurdu olduğu anlaşılmıştır. Buna göre Minusinsk bölgesindeki Afanasyevo kültürü (MÖ 2500-1 700) ve onu takiben aynı bölgede Andronova kültürü (MÖ 1700-1200) eski Türk yurdunun yani Prota-Türklerinin temsilcileridir (Taşağıl 2013; 45).
Reklam
Paşam, Türk milletinin şansı sendin! Ve senin gibi yiğitler..
"Çok yorgun, düşünceli ve sinirli görünüyordu; bir sigara yaktı: "Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum." dedi. "Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, şikayet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, maddi, manevi perişanlık içinde. Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz. Bunda bizim günahımız yoktur. Uzun yıllar, asırlarca dünyanın gidişinden habersiz, bir takım şuursuz yöneticilerin elinde kalan bu cennet memleket, düşe düşe şu acınacak hale düşmüş. Memurlarımız henüz istenilen seviyede ve kalitede değil; çoğu görgüsüz, kifayetsiz ve şaşkın. Değerli halkımız ise, kendisine mukaddes akideler şeklinde telkin edilen bir sürü batıl görüş ve inanışların tesiri altında uyumuş kalmış. Bu arada beni en çok üzen şey nedir bilir misin? Halkımızın zihninde kökleştirilmiş olan her şeyi başta bulunanlardan beklemek alışkanlığı.'' "İşte bu zihniyetle; herkes büyük bir tevekkül ve rehavet içinde, bütün iyilikleri bir şahıstan, yani şimdi benden bekliyor, fakat nihayet ben de bir insanım be birader. Kutsal bir kudretim yok ki."
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.