“Erkekler, (yeteneği oldukça ailede genel sorumlu olarak) kadınlar üzerine 'yönetici ve koruyucu'durlar. Bu da Allah'ın kimini kimine (cihad, imâmet ve aile reisliği gibi şeylerde) üstün kılması ve bir de erkeklerin (onlara) mallarından sarf etme (görevinin bulunma)sı sebebi iledir………..”
Nisa Suresi 34.Ayet
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir:
Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK
Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi.
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.
Atasözü
"Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1)
"Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
İslam şeriatı, tıpkı diğer semavi dinler (Yahudilik ve Hıristiyanlık) gibi, fakat onlardan çok daha insafsız olacak şekilde, kadınlar ve erkekler arasında ölçüsüz eşitsizlikler yaratmış ve kadınları aşağılatır nitelikteki bu eşitsizliği Kur'an ve hadis hükümleriyle geçerli kılmıştır. Kur'an'da;
"Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü... erkekler kadınlar üzerinde hâkimdirler..." (Nisâ Suresi, ayet 34)
ya da;
"Erkeklerin (kadınlardan) bir üstün dereceleri vardır" (Bakara Suresi, ayet 229)
şeklinde, ya da kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğinin yarısı değerinde olduğuna, ya da mirasta kadının hakkının erkeğinkinin yarısı olduğuna dair yer alan hükümler yanında Muhammed'in;
"Kadınlar dinen ve aklen dûn'durlar" ya da
"Namaz kılanın önünden eşek, domuz, kadın geçerse namaz bozulur"
"Uğursuzluk ev'de, at'ta ve kadındadır"
şeklinde bıraktığı nice hadisler kadın erkek arasındaki 1400 yıllık eşitsizliğin temellerini oluşturur.
Nisâ Sûresi 34. Ayet
Allahın birini diğerinden üstün yaratmasından dolayı erkekler, kadınlar üzerinde hakimdirler. Bir de erkekler, mallarından harcamaktadırlar. Onun için iyi kadınlar itaatkardır. Allah’ın kendilerini sakladığı gibi, kendileri de aile sırrını muhafaza ederler. Serkeşliğinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; evvela kendilerine öğüt verin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. Dinledikleri halde incitmeye bahane aramayın. Çünkü Allah, çok yücedir, çok büyüktür.
Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır.
Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün.
(4-Nisa') (5. Cüz-1. Hizb)
Sayfa 83 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Haziran 2015
Örneğin kur' an' da "Serkeşliğinden endişe ettiğiniz karınızı dövün..." (Nisa 34) diye Ayet var. Bu Ayet, hem hukuk anlayışına hemde insan haklarına ters bir nitelik taşımaktadır. Şu bakımdan ki, kocaya, karısının Serkeşliğinden (itaatsizliğinden) kuşkuya düştüğü an, ona ceza verme hakkı tanımakta! Yani, koca, sırf endişeye kapıldığı için, yani henüz ortada suç diye birşey yokken karısını dövebilecektir. Oysa hukuk, kuşku üzerine ceza yoluna baş vurmaz.
Hz.Süleymân (as)’ın dili ile “inşaallah” kelimesini söylememesini kalbine teşmil etmemelidir.
Zira bir peygamberin kalbinin bir an Allah’ı anmaktan uzak kalması peygamberlik makamına asla yakışmaz.
Fakat bu kelimeyi dille söylemeyi unutmak caizdir. Nitekim Peygamber (sav)’e, yahudiler “ruh”un ne olduğunu, Hızır’ı ve Zülkarneyn’i sordukları zaman dili ile “inşaallah” demeyi unutarak yarın cevap vereceğini söylemiş, bu sebeple vahiy biraz gecikmiş, Mekkeli müşrikler de ona kötü yakıştırmalarda bulunmuşlardı. Bundan sonra yüce Allah, “Sakın bir şey için ben bunu yarın yaparım deme! Ancak inşaallah dersen o başka...” [4] âyetlerini indirerek “inşaallah” kelimesini diliyle söylemesini de kavratmıştır. Bu kelimenin manası, “Allah dilerse” demektir. Resûlullah (sav) bu âyet indikten sonra bu tabiri vacip/farz olan hususlarda bile kullanmaya başlamıştır.
Peygamber (sav)’in: “Eğer Süleymân (as) (yemin ederken) ‘inşaallah’ de(yip istisna etmiş ol)saydı yemininden dönmüş olmazdı” buyurması, Hz.Süleymân (as) hakkındaki vahye yani Sâd suresinin 34.âyetine dayanmaktadır, yoksa böyle yapan herkesin mutlaka çocuğu olur manasına değildir. Bu cümledeki “istisna”dan maksat, “inşallah” sözüdür.