Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eskiden Osmanlı komutanları,strateji ve taktik yöntemlerini tecrübe ve pratik yoluyla geliştirirlerdi.Savaş fenni kurallarına göre değil,kişisel kabiliyetleriyle bunları elde ederlerdi.Halbuki,şimdi askeri yeteneği,tecrübesi olmayan,"mansıp"ların satılması yüzünden askerlikten gelmeyen,bu tecrübeleri kazanmamış kişiler yüksek komutanlık yerlerine gelebiliyorlardı.
Bir dergi çıkartmaya Niyazi ve Adnan karar vermişti. Onlara hemen Pertev de katıldı. Behice ise önceleri dergi ile hiç ilgilenmedi. Bunun üzerine Niyazi “Behice, kendi şahsı ile ilgili olmadıkça hiçbir şeyle ilgilenmez, iyisi mi biz onu yazı işleri müdürü yapalım, ilgilensin” dedi. Bunu Behice’ye teklif ettiler. Behice gayet memnun kalarak kabul etti ve dergi ile ilgilenmeye başladı. Böylece derginin imtiyaz sahibi ve neşriyat müdürü Behice Boran oldu...
Sayfa 256
Reklam
Emperyalizm, Batı kültürü salgını (istilâsı) işi değil, ekonomik sömürü yoluyle başka bir toplumu etkisi altına getirme olayıdır. Bu bakımdan ..kültür emperyalizmi» diye bir olaydan söz etmek havanda su döğmek gibi anlamsız bir iştir.
1800'ler
O zamanın olaylarını anlatan tarih yazarı Asım bu işleri yorumlamak için uğraşır, en sonunda onları Fransız uyduculuğuna bağlayarak şöyle der: «bütün bunlar, benlik duygusundan yoksun çıkar düşkünlerinin, kendilerini dost diye inandıran Frenklerin fikirlerini benimsemeden oldu.» Bütün suçu İslâm şeriatından ve ve Osmanlı geleneklerinden ayrılmada bulur.
Lâle Devrinin yüksek yönetici tabaka açısından önemli bir özelliği, bu tabakanın din ve gazâ karışımı olan eski Osmanlı ethos'undan, kendine özgü zihniyetten kopmuş olmasıdır. Cevdet Paşa'nın İbn Haldun'dan alarak kullandığı bir terimle söylersek, Osmanlı asabiyeti artık sönmüştür. Bu eski Osmanlı ethos'unun dünyasal yanının özelliği olan askerî disiplin ve hukuksal sertlikle, onu tamamlayan dinsel yanı gazilik ve sofuluk karışımı bir püritanizm, yerlerini Lady Montague'nün farkettiği deizme, hattâ ateizme, tasavvufa, hattâ Bektaşilik'e, musikiye, edebiyata ve hedonizme bırakmıştır.
"Kitap basmanın "şeriata aykırı olduğu" iddiasıyla "ulemânın" basımevi açılmasına karşı geldikleri yollu çok yaygın bir inanç vardır. Gerçekte ise ulemâdan böyle bir direnme geldiğini gösteren "hiç bir delil" yoktur. Şeyhulislâm Abdullah Efendi fetvâyı hemen vermiş, ulemâdan 11 kişi "ilk kitabın başına" konan "takrîzler" yazmışlardır. Bunlarda kitap basmanın şeriata aykırılığından hiç söz edilmemektedir. Matbaa açıldıktan sonra da Şeyhulislâm Abdullah Efendi, İbrahim Müteferrika'ya basılmasını gerekli saydığı iki kitabı da salık vermiştir. Matbaanın düzeltme işlerine bakmak üzere ve ihtimal ki Arapça'dan yapılan çevirileri kontrol etmek üzere, ulemâdan 3 kadı, biri Mevlevî şeyhi olan 4 kişi memur edilmiştir" Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, s. 57.
Sayfa 57
Reklam
Padişahlar tahta milyonlar pahasına oturmakla beraber, bu masraflarını çıkaracak şekilde tahtı kullanmanın yolunu, başka yerlerdeki birçok hükümdarların yaptığı gibi, keşfettiler. Tahtta oturdukları sürece verdiklerini geri almanın yolunu buldular ve hâkim tabaka içinde karşılıklı bir soyma ve soyulma oyunu bunlarla başladı. Bu yolların birincisini söylemiş bulunuyorum: Rüşvet. İkinci usul bunun tamamlayıcısıdır: Mansıp ve makamları satmak.
Sayfa 302Kitabı okudu
Atatürk; Turancılık ve İslamcılık hayalleri hakkında daha kesin ve sert bir dil kullanır. Nutuk'ta Panisla­mizm, Panturanizm, halifecilik hakkında yer yer sert hükümler verir ve bunları, demokratik ve ulusçu Tür­kiye 'nin amaçlarına aykırı hayaller olmakla, Türk ulu­sunu felaketlere sürüklenmekle suçlar ve halkı bir da­ha böyle hayaller peşinde koşanların arkasından sürük­lenmemeye çağırır. Bu görüş, Türk siyasi düşünüşün­ de başarılmış ilk büyük devrimdir ve o zamandan sonra Osmanlıcı rejimin mahsulü olan İslamcılık ve Tu­rancılık Kemalizmin bağdaşamayacağı iki görüş ol­muştur.
Kemalizmin bilinen ideolojilerden farklı, ayrı bir ideoloji ya, da onlardan birine benzer bir ideoloji olduğu fikirleri sonradan doğdu. Örneğin Serbest Fırka onu liberalizm olarak tanıtmaya kalkıştı. Çöküşüne yakın yıllarda Halk Partisi içinde onu faşizme benzetmeye çalışanlar oldu. Bugün de onu sosyalizme benzetenler ya da sosyalizm olduğunu, sınıfsız bir toplum düzeni gerçekleştirmek istediğini söyleyenler oluyor. Gerçek şudur ki, Kemalizm bir ideoloji değil, tarihsel bir olay ve o olay üzerinde bir görüştür. İki yüzyıldan beri başlayan modernleşme akımının doğru yolunu bulması, ona yönelmesidir. Niyazi Berkes/Türk Düşününde Batı Sorunu, 93-94
Sayfa 244 - Yordam YayınlarıKitabı okudu
Üniversite yıllarımızda Sultanahmet ya da Bayazıt'tan Karaköy'e dek genişleyen alanımızın ötelerine gitmeye başlamıştık. Ahmet Rasim'in bir yapıtını okurken onların, Darüşşafaka öğrenciliği zamanlarında Beyoğlu yanının kendilerine bir yabancı kent gibi gözüktüğünü yazdığını görmüştüm. Bizim yıllarımızda bile öyleydi. Benim gibi taşralılar için oraya gitmek, yabancı bir kente turizm için gitmek gibi bir şeydi. Oradaki mağazalar zenginlerin alışveriş edeceği yerlerdi. Ne Rumca ne de Fransızca bilirdim. Sonraları tanıştığım Abidin Dino, eşi Güzin, Mine Urgan gibi kişiler gibi (ki bu iki dili bilir ve su gibi konuşabilirlerdi) benim neden bir yabancı dili (bilmek demek istemiyorum) konuşamadığımı anlamışımdır: Rumcaya karşı olan kapalılığım yüzünden!
Sayfa 64 - GİRİŞ Gençlik Yılları - Niçin ve Neyi Yazıyorum? 3Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.