İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu. Ve başlar bize maval okumaya. Ninniler uydurup uyutur bizi dedelerimizin derin boşluklar içinde, uzun, zifiri karanlık hayatından. Gösterir bize evvel zamanı, tek doğru, en güzel örnek, der. Bakarsın gelecek günlerin farkı yok geçen geceden. Senin tarih dediğin işte budur, alnında altı bin yıllık
"Demin dedin ya 'kendimiz için değil sizin için,' filan diye... Ben ona inanmıyorum kusura bakma hiç... Belki siz öylesinizdir annemle... Ama o meydana toplananların hepsi ya kendine bir kimlik bulmak için ya da iktidardan payını almak için orada. Birey olabilenin böyle şeylere ihtiyacı olmaz. Valla alınacaksınız şimdi ama, sözüm
Sayfa 227 - Sözler: Öfke dev bir dalgaymış çekti götürdü dibeKitabı okudu
Reklam
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır. Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
Herkes ortaya konuşup toplu bir sohbeti sürdürürken sağ yanımda ilerleyen Pelda'nın biraz yavaşlayıp arkamızdan gelen Uraz'ın yanına denk gelmeye çalıştığını fark ettim. Başardı da. Nisan, ben ve Eren yan yana yürüyorduk, Alpin ve Batıhan önümüzdelerdi ve artık Pelda da Uraz'ın yanında arkamızdan geliyordu... "Sakin ol." diye fısıldadı Nisan, "Ben şimdi hallederim." Nisan tam arkaya yöneliyordu ki onu kolundan tuttum. "Ne oldu Kumruş?" diye sordu şaşkınlıkla. "Müdahale edecektim." ''Etme." dedim, "Boşver." "Emin misin?" "Eminim Nisan, boş ver. Herkesin hikayesi başka..." "Yapma böyle," diye hayıflandı Nisan, "Her zaman iyi olmak zorunda değilsin. Bir kere de bencil ol. Ayrıldınız filan tamam anlıyorum ama daha yeni ayrıldınız. Bu görüntü seni üzer, beni de üzerdi. Bırak müdahale edeyim." ''Hayır," dedim, "Üzmüyor, gerçekten. Boşver." "Gerçekten üzmüyor mu?" diye sordu, "Eğer öyleyse durum ciddi... Sen ciddi ciddi vaz mı geçiyorsun şimdi?"
"Her evden ayrılırken..." dedi Nisan, "Duvarlara notlar bırakırdık.'' "Nesiniz siz, domates profesörü mü?" dedim geçen sene evin dış duvarına yazdığımız bir cümleye atıfta bulunarak. Nisan duygulanarak güldü. "Ne güzeldi.'' dedi, "Başımıza gelenleri saymazsak tabi... Biz bizeydik. Şimdi onlar da var..." "Bu seni mutsuz mu ediyor?" diye sordum. Omuz silkti. "Bilmiyorum ki. Biraz samimiyetsizlik seziyorum.. Sonuçta bize yabancılar." "Ama aslında en başta biz de birbirimize yabancıydık." dedim, "Beş yabancıydık. Beş dost olduk." Nisan başını kaldırıp dolu gözlerle bana baktı. "Ama şimdi yine yabancı gibisiniz... Yani sen ve Uraz..." İç çekerek önüme döndüm. Oturduğumuz bank hem evin verandasını yandan görüyor hem de yan yana dizilmiş pencerelerimize bakıyordu. Uraz'ın penceresindan yansıyan loş turuncu ışık bile kalbimi sızlatıyordu. "Yabancı değiliz elbette." dedim, "Yalnızca böyle olması gerekti ve oldu..."
Benim adım kinyas
Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor… Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım
Reklam
956 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.