Hep yeniden gelmek zorunda mı sabah? Hiç son bulmaz mu yeryüzünün gücü? Uğursuz bir koşuşturma kemirmekte gecenin cennetini.
Aşkın o gizli kurban ateşi hiç sonsuza kadar yanmayacak mı?
..Ey kutsal uyku - dünya halinin bu koşuşturması içersinde cimri davranma geceye adanmışları mutlu etmekte
Dünya halinin bu koşuşturmasında...
___
- ve sen, ey gecenin coşkusu, cennetin mahmurluğu, her yanımı kapladın - zemin, hafiften yükseldi; üzerinde özgürlüğüne kavuşmuş, yeni doğan ruhum dalgalandı. Bir toz bulutuna dönüştü tepe - bulutun içinden sevgilinin bulanık yüz çizgilerini gördüm. Gözlerinde sonsuzluk dinleniyordu - ellerini tuttum, ve gözyaşları parlak, kopmaz bir bağa dönüştü. Binyıllar, fırtınalar gibi uzaklara kaydı. Onun boynuna sarılıp yeni yaşam için haz dolu gözyaşları döktüm. -Bu, tek ve biricik rüyaydı- ve ancak o zamandan beridir ki, gecenin göğüne ve onun ışığına, sevgiliye olan o sonsuz ve sarsılmaz inancı hissedebiliyorum.
___
Gecenin içimizde açmış olduğu sonsuz gözler, o parıldayan yıldızlardan çok daha cennet gibi gelmekte. O sayısız orduların en solgunlarının yapabildiğinden bile daha uzağı görebiliyorlar- ışığa gereksinim duymaksızın, seven bir ruhun derinliklerine inebiliyorlar.
_
Nedir bu ansızın sezgilerle yüklü olarak yürekten fışkıran ve hüznün yumuşacık havasını yutan şey? Sen de bizden haz mı almaktasın, ey karanlık gece? Nedir o paltonun altında sakladığın ve ruhumu görünmeden, ama böylesine güçlü etkileyen?
__
"Nedir hala alıkoyan bizi dönmekten,
En sevilenler çoktan çekilmişler dinlenmeye.
..
Kalmadı artık arayabileceğimiz bir şey
Yürek doymuş - ve boşalmış dünya.
___