Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bebek Katli
Yeni doğanın hayatını alma kararı her zaman babaya aitti, çünkü çocuğun ailenin bir üyesi olup olmayacağına karar veren o olurdu. Yasalara göre konuşacak olursak, çocuğun sahibi anne değil, kesinlikle babaydı. Fakat buna rağmen vahşi eylemi gerçekleştirmek anneye kalırdı.
Sayfa 203Kitabı okudu
Torunların isimleri ⚘
SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ, çocuklarının her şeyi ile ilgilendi. Hz. Fatıma’nın ilk hamileliğiydi. Hamileliği süresince özel bir ilgi gösterdi kızına sevgili baba. Doğumda ilk kutlamayı yine kendisi yaptı. Küçük yavrusunun yavrusunu kucağına aldı. Baba Hz. Ali, oğluna Harp ismini koymuştu. Peygamberimiz bu ismi beğenmedi. Savaş anlamına gelen bir ismi torununa uygun bulmadı. Onun ismi Harp değil, güzellik, iyilik anlamına gelen Hasan olmalıydı. Kızının on ay sonra yine bir oğlu oldu. Baba yine ilk ziyarete gidendi. Torununu kucağına aldı. Küçük toruna baba Hz. Ali, yine Harp ismini koymuştu. Dede itiraz etti. Harp olamazdı. Buyurdu: “Hasan’ın kardeşi Hüseyin olmalı.” Bir yıl sonra, kızının üçüncü oğlu doğdu... Peygamberimiz yavrusunu yine ilk ziyaret edendi. Onu ilk kutlayan, Allah’ın gönderdiği hediyeyi yavrusuyla birlikte ilk kucaklayan ve kundaklayan yine oydu. Baba Hz. Ali, çocuğa yine Harp ismini koymuştu. Peygamberimiz bu ismi yine beğenmeyerek buyurdu: “Hayır, Harp uygun değil. Hasan, Hüseyin’e ancak Muhassin kardeş olur, Muhassin koymayı tercih ederiz. İsmi Muhassin olsun. İhsan eden. (Türkçe’de Muhsin demekteyiz.) O, çocukları ve çocuklarının çocukları için hep güzeli ve hayrı tercih eden bir babaydı... O, Müzeyyin ismi ile çocuklarına yönelen bir babaydı... ⚘
Reklam
BABANIN, ÇOCUK ÜZERİNDEKİ haklarından birisiy di yavrusuna güzel isim vermek. O, bu hakkı en güzel şekilde yerine getirdi. En güzel isimleri verdi çocuklarına, en güzel anlam içerenleri... İlk çocuğuna çiçek anlamına gelen Zeynep ismini verdi. Abdullah’ı Allah’ın kuluydu. Rabbine en güzel kul olan muhteşem Kul yavrusuna Allah’ın kulu anlamında
Baba ve çocuklar arasında saygı :
Hep çocukların babalara saygısı söz konusu edilir. Nedense eğitimde, çocuklara saygılı davranan, onların şahsiyetini zedelememiş, onlara saygısız davranışın nasıl olduğunu öğretmemiş babalardan söz edilmez. Peygamberimizin eğitim modeli farklıydı. Saygılı çocuklar için, ilk önce çocuklara saygılı davranan bir baba olması gerekir. İşte peygamberimiz böyle bir babaydı. Saygısızlığı çocuklarına öğretmedi. Onları, saygısız davranacak konumda bırakmadı. Peygamberimiz bu konuyu çok önemserdi. Saygılı çocuk için, saygılı baba gerekir. Çocuğa saygıyı öğretirken en önemli model, bunu ona anlatan kendi davranışlarıdır. O, bu davranış modelinde olan babaya da dua etmekteydi: “Çocuğunun kendisine iyi davranmasında ona yardımcı olan babaya Allah rahmetini bol kılsın.”
Peygamberimizin sevgili tomurcuğu Fâtıma’sı çile dolu bir hayata sahipti. Peygamberimiz, kızının bu çileli hayatının her safhasında ona destek oldu. Onu sabra alıştırdı. Onun her acısına sabırla destek oldu. O, çocuklarının çile dolu hayatlarına güçlü bir duruşla duran, onlara, Allah’ın güçlü manasında olan Kavi ismiyle yönelen bir Babaydı (a.s.m.) ⚘
Cihatta şan vardır, şeref vardır. Nefsin lezzet alması vardır. Başkalarının takdiri vardır. Alkışı vardır. Ama ya evindeki eğitim cihadında? Gösteriş yok. Alkış yok. Nefsi lezzet yok. Bilâkis zorluk var. Meşakkat var. Çünkü eğitim kolay bir iş değildir. İşte peygamberimizin babalık modeli buydu. O, çocuk eğitimini çok önemli gören bir babaydı... O, çocuk eğitimini cihadın da önünde gören bir baba idi... O, çocukları Allah’ın eğiten ismi olan Rab ile eğiten bir Babaydı (a.s.m.)...
Reklam
O, bilmektedir tüm varlar yok edilmeden, O’ vara kavuşulmayacağını.
Peygamberimiz, sevgili kızına, ufkunu dar dünyevi bakıştan, geniş uhrevi bakışa yönlendirecek bir soru sorar. “Yavrucuğum! Dünya ve ahrette dünya kadınlarının hanımefendisi olmaya razı değil misin?” O baştan razıdır babası gibi Rabb’inin tüm verdiklerine. Açlığa, susuzluğa, bedenini tam örtecek büyükçe bir parça örtü bulamamaya. Her şeye... Yokluğun, yoksulluğun her türlüsüne... Varlıktan sıfır noktada arınmaya. Sonsuza ulaşmak için, dünyada sıfır olmaya. Rabbine ulaşmak uğrunda, o razıdır Rabb’inden gelen her şeye... O, bilmektedir tüm varlar yok edilmeden, O vara kavuşulmayacağını. O, çocuklarını hakiki varlığa götüren babaydı... O, çocuklarını Vacibü’l-vücuda götüren Babaydı (a.s.m.)...
Damada nasihat ❀
Peygamberimiz Hz. Ali’ye dedi: “Ey Ali! Kızımı sana cariye olarak veriyorum, ama unutma ki sen de onun kölesisin.” Kadın, ailede zaten hep hizmet edendir. Ama köle olamayan eşler, o cariyeyi çoğu zaman ezerler. Peygamberimiz aile içerisinde eşit bir konum belirlemekteydi. Cariye olmaya karşılık, köle olmak. Aslında köle daha çok hizmet edendir. O, çocuklarına Adl ismi ile yönelen adaleti seven bir Babaydı (a.s.m.)...
O buyurmuştu: “Kimin iki kızı olur da bunları öldürmez, alçaltmaz, oğlan çocuklarını bunlara tercih etmezse Allah onu cennete koyar.” Öldürmeme ile birlikte alçaltmama da esas alınmıştı. Alçaltmamanın uygulanması erkek çocuklarına tercih etmemekleydi. Yani eşitlikle. Eşit tutmazsan zaten alçaltılmış oluyordu kız çocuğu. Cenneti kazandıran bu peygamber uyarısı çoğu zaman nefislere zor geldi. Enelere zor geldi. O, eşitlikçi bir babaydı... O, her çocuğu, ayrı bir fert olarak gören bir babaydı. O, çocuklarına Fert ismiyle davranan bir Babaydı (a.s.m.)...
O eşitlik peygamberiydi.. ❥
Onun dünyasında sosyal tabakalara yer yoktu. O, kulluk tabakasını getirdi. Dostları oldu köleler, esirler. Rengi kara denenler, onun ak kalpli gönüldaşlarıydılar. Herkese elini eşit olarak uzattı. Uzatılan elleri eşit olarak tuttu. Zengini fakiri ayırt etmedi. Siyahı beyazı seçmedi. Esir ve hür herkes eşitliği yaşadı onun gönül dünyasında. Aynı hizada olmanın, aynı konumda durmanın mutluluğunu tattı. O eşitlik peygamberiydi...
Reklam
Altı gönül bağı kopmuştu bu dünyadan. Altı sevgi yumağı ayrılmıştı yanından. Sevgili baba yine müjdeledi: “Allah buyurdu: ‘Dünya ehlinden sevdiğini aldığım bir kulum, onun sevabını umarak sabreder, rıza gösterirse mükâfatı ancak cennettir.’ ” İbn-i Hacer’in rivayetinde tek çocuk da dahildir der. O, hiçbir babanın etmediği kadar, edemeyeceği kadar sabretti evlatlarının yokluğuna. Çünkü O, çocuklarını hiçbir babanın sevemeyeceği kadar çok seviyordu. Yamandı ayrılık gerçekten. Hele de yürek tomurcuğu çocuktan. Peygamberimiz, insanlığın, tüm duyguları en fazla hissedeni olduğu için tüm acıları, en keskini ve en dayanılmazıyla o hissetti.
Hüzün yılı Kasım’ın ölümüyle başladı... Kasım, o derece bir hüzün vermişti ki babacığının kalbine, Peygamberimiz hüznünü söyledi dağlara. Peygamberimiz, Kasım’ın cenazesi taşınırken karşısında bulunan Kuaykıan dağına bakarak dedi: “Ey dağ! Benim başıma gelen şey senin başına gelseydi, dayanamazdın yıkılırdın.” Çok sevdiği oğlunun vefatının tesellisini annesi ile de giderememişti Peygamberimiz. Hüzün yılının devamında peygamberimizin amcası ile Kasım’ın annesi Hz. Hatice de vefat etti.
Babalar eve gelince önce anneleri sorarlar. Onların, ilk görmek istedikleri çoğu zaman eşleridir. Peygamberimiz, önce çocuklarını soran bir babaydı. Çünkü o hayata nefsi boyutta bakmıyordu. İlk eşi sormak, nefsi boyutun yansımasıdır. Peygamberimizin tabirince çocuk kalbin meyvesidir. Hayatlarını kalp boyutunda yaşayanlar herkesten önce çocuklarını tercih ederler. Peygamberimizin ayrılıklardan sonra ilk kavuşmak istediği, ilk görmek istediği ve ilk gördüğü çocukları olurdu. O çocuklarına Mukaddim ismiyle yönelen bir babaydı. Çocuklarının önüne dünyevi hiçbir sevgiyi geçirmeyen Babaydı (a.s.m.)...
“Ey Allah’ın Resulü! Herkes altın ve gümüş alarak evleniyor. Ben bunu istemiyorum. Allah’tan benim evlilik akçem olarak ümmetin asileri için şefaat etmemi iste.” Sevgili baba kızının isteğini ulaştırdı dua olarak Rahmetin sahibine. Ümmete rahmet isteğine rahmet, Rahmet sahibinden Cebrail ile gönderildi. Allah, Fatıma’nın isteğini kabul etti. Cebrail, Allah Resulünün yanına, nurdan bir ipekle geldi. Peygamberimize dedi: “Bunu, Fatıma’ya ver.” Allah, Fatıma’nın isteğini, nurdan bir ipek üzerinde göndermişti. Bu ipek üzerinde şöyle bir yazı vardı: “Allah, Fatıma bint-i Muhammed’in mehrini, asi ümmetine şefaat olarak kıldı.” Rabbinin hediyesini, Hz. Fatıma, titizlikle sakladı. Vefatında da kefeninin içine koydurdu. Baba bencil olmazsa, çocuk da bencil olmuyordu. Baba “ben” demezse, çocuk da “ben” diyemiyordu. O, çocuklarına benliği öğretmeyen bir babaydı... O, çocuklarını, isteklere cevap veren Mucib isminin sahibi olan Zata götüren bir Baba idi (a.s.m.)...
Cân‘ım efendim ⚘
Ağlayan her çocuğun gözyaşı, önce Onun şefkat yüklü yüreğine damlardı. Ağlayan her çocuğun, kederi ve hayal kırıklığı önce Onu yakardı. O çocuklarını hiç üzmeyen, hiç kırmayan, hiç incitmeyen bir babaydı. O, yavrularını merhametle sarardı, şefkatle kucaklardı. O, bir babaydı... Çocuklarına, Allah’ın şefkat ve merhamet eden ismi olan Rahim ismiyle yönelen bir Babaydı (a.s.m.)...
391 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.