"Öyle bir zaman gelecek ki," dedim, "hepimiz ölmüş olacağız. Hepimiz. İnsanların var olduğunu ve türümüzün herhangi bir şey yaptığını hatırlayabilecek tek bir insan evladının bile kalmadığı bir zaman gelecek. Sizi beni bırakın, Aristoteles ve Kleopatra'yı bile hatırlayan kimse kalmayacak. Yaptığımız, inşa ettiğimiz, yazdığımız, düşündüğümüz ve keşfettiğimiz her şey unutulacak ve tüm bunlar," elimle herkesi kapsayacak bir hareket yaptım, "boşa olacak. Belki o zaman yakınlardadır, belki de milyonlarca yıl uzakta ama güneşin çökmesinden sağ kurtulsak bile sonsuza kadar yaşamayacağız. Organizmalar bilinç kazanmadan önce de vakit vardı, sonra da olacak. Eğer unutulmanın kaçınılmazlığı seni endişelendiriyorsa bunu görmezden gelmeye çalışmanı öneririm. İnan bana diğer herkes böyle yapıyor."
Velçaninov bu çeşit kadınlar bulunduğuna inanıyor; böylece bu tip kadınlara karşılık olan ve bundan başka bir özelliği olmayan bir koca tipi bulunduğuna da inanıyordu. Ona göre, Tanrı bu tür adamları sadece "koca" olmak, bütün hayatları boyunca "koca" kalmak ve başka hiçbir şeye yaramamak üzere yaratır. Bu tür adam dünyaya sadece evlenmek için gelir, büyür ve evlenir evlenmez, kişilik sahibi ve sağlam bir insan da olsa, hemen karısının ayrıntısı gibi bir şey olur. Böyle bir kocanın doğruyu yanlıştan ayıran işareti, malum olan süstür. Güneşin parlamaması ne kadar olanaksızsa, onun o süsü takmaması da o derece olanak dışıdır. Ve kendisinin gerek bu konuda bir şey, gerek doğasına özgü yasaları bilmesi yasaktır. Velçaninov, bu iki tipin varlığına kesin olarak inanıyordu...
Reklam
Onu aradım ve ''Seni seviyorum.''dedim. ''Çarklar durdu,yargılama bitti. Hayatımda ilk kez çekip gitmek istemiyorum.''Şimdi bile utanıyorum söylediklerimden. Herkesin kalbinin çizildiği bir yer var. Orada görünmez bir duvara çarpıyorsun. Daha öteye gidemiyorsun.Bütün dünyan o çakıldığın yerden uzanabildiğin yere kadar oluyor artık. Bende o günlerde bir yerde çakıldım işte. Ama tam nerede bilemiyorum. Hiçbir zaman da bilemeyeceğim bunu.
"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..."
"Bazen kısa hikayelerin vedası daha uzun olur diğerlerinden. Çünkü yarım kalan, yaşanmamış ne varsa, en çok onlar uzatır vedayı. Yaşayamadığınız ne kadar şey varsa onunla aranızda, bir boşlukta hepsini yaşamış gibi tüketmeye çalışırsınız. Veda en çok, sizin ona son dokunuşunuzla, başkasının ona ilk dokunuşu arasındadır. Tüm hayatınız o iki dokunuşun arasında şekillenir. Ya kendinizi kurtarırsınız ya da geç kalıp kaybolursunuz. Veda uzar, uzar ve sihirli bir dokunuş gibi, bir başkası ona dokunduğunda sona erer. Bir hikaye yarım kaldığında, tamamlansaydı ne olurdu merakının esiri olmakla, iyi ki daha çok yaralanmadım hissinin arasında bir yerde durursunuz. Aşk, bir suçluyu, suçtan daha çok sevmektir. Evet onlar suçludur, çünkü bir kez tadına bakılmış her şey hayatta yarım bırakılmış demektir."
YARIM
Kitabe-i Seng-i Mezar I Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda
Reklam
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.