Sıradan bir tarih değildir, 2 Temmuz.
Sivas Katliamı'nı unutma, unutturma!
* * *
Otelin adı, yaylalarda açan çiçekti, Madımak'tı.
Otelin içindekilerse ülkenin yazarları, şairleri, araştırmacıları, ozanları, karikatürcüleri, tiyatrocuları, semahçıları...
8 saat süren bekleyişin sonunda bir kibrit çakıldı.
35 eli kolu bağlı insan alev alev can
"Mektubunu aldım.
'Ben fena kız değilim, senin meyus olamayıp saadetin için
hayatımı şimdi fedaya hazırım!' diyorsun Aliye, bana böyle şeyler yazma…
Sonra ben sana deli gibi âşık olurum.
Mektubundaki 'Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm'
cümlesini belki elli defa okudum.
Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim…
Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku…
Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim.
Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları
beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk
tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir.
Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş olmuştu.
Fakat bu yetmiyor.
Şiirlerimde de gördün ki kitaplara rağmen çok ıstırap çektim.
Çünkü candan bir insanım yoktu.
Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin…
Uzun, çok uzun şeyler yaz…
Seni hasretle kucaklarım benim birtanecik Aliye’m.
Küçük resim öyle gözümü yumup bakacak gibi fena değildi.
Sen en fena resimde bile güzelsin Aliye.
Sen her zaman herkesten güzelsin…"
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuștu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgâr
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa