Fakir Baykurt'tun okuduğum ilk romanı.
Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan mübadele sürecinde Dimitrios'un aile ve akrabalarından olan kişilerin sürgün edilmesiyle köklerini bulmak ve ziyaret etmek için geldiği Nevşehir Ürgüp'te Güzelgöz ailesiyle geçirdiği iki haftalık, verimli geçen bir zamanı anlatıyor.
Nevşehire bağlı Ürgüp'te Eşekli Kütüphaneci olarak bilinen ve dünya çapında ses getirmiş Mustafa Güzelgöz'ün, memleketine yaptığı en hayırlı işleri konu ediniyor. Eşeklerle köy köy gezip, köylüye kitap okuma aşkını aşılamayı ve bu noktadan yola çıkarak aslında eğitimin ne kadar gerekli hatta her şeyin başı olduğunu vurguluyor.
Memleketteki cehaletin karşısına tek başına dikilmeye gayret edip diğer insanları da kendi mücadelesine ortak etmenin derdini çekiyor.
Sadece bu da değil, köylüler için kooperatif oluşumlar kurup daha çok kazansınlar ve memlekete katkı da bulunsunlar diye de ekstra bir mücadele içinde, ki bu noktanın kaçırılmaması büyük önem taşıyor. Çünkü kendi malını üretmeyen bir toplum her zaman aç kalmaya mahkûm ve aynı zamanda kendini eğitmemiş, bilgi açlığını dindirememiş bir toplum, zihniyet olarak iflas etmiş demektir portresi çiziliyor.
Dimitrios için emin değilim ama kitapta geçen isimler ve yaşananlar gerçek hayattan. Ufak bir internet araştırması işi çözdü :)
Eserin, dönemin propagandası amacı taşıdığına kanaat getirdiğim yerleri de var ama buralara değinmeyeceğim, okursanız görürsünüz.
