Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Okuduğum kitaplarda Adana sıcağına denk gelmek..
Kinyas’ın Afrika’ya ilk yolculuğumdan dönüşümde anlattıklarımı duyunca “Yazık, bu kadar yorulmana gerek yokmuş. Bu anlattıkların Adana’da da var. Keşke oraya gitseymişsin!” sözleri kulaklarımda çınladı. O zamanlar, sıcağın herkesi eritip aynı maddeye dönüştürdüğünü bilmiyordum.
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
Reklam
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
EFELYA ROMANI HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ... Film Yönetmeni Sinan Tabanlı yazdı... Genk / Belçika Arada su gibi içtiğim Kürk Mantolu Madonna'yı saymazsak eğer uzun zamandır Türk diliyle yazılmış bir roman okumamıştım, Mehmet Ağabey'in Efelya'sı elime geçene dek. Ortalık herhangi bir moral çerçevesi olmayan sığ, karanlık tarafçı bohem
EFELYA ROMANI HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ... Film Yönetmeni Sinan Tabanlı yazdı... Genk / Belçika Arada su gibi içtiğim Kürk Mantolu Madonna'yı saymazsak eğer uzun zamandır Türk diliyle yazılmış bir roman okumamıştım, Mehmet Ağabey'in Efelya'sı elime geçene dek. Ortalık herhangi bir moral çerçevesi olmayan sığ, karanlık tarafçı bohem
Reklam
Bununla beraber düşüne düşüne evin taksimatını kendi muhayyilemde icat etmiştim. Söylemeğe hacet yok ki, çocukluğumun bütün masalları ilk okuduğum roman ve hikayeleri sahneleri hep bu pencereleri sımsıkı kapalı konakta geçerdi.
Sayfa 25 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
O gece okuduğum ilk aforizmasında Elias Canetti, “En kötüsü bir şey olmak değil, o şey olduğun sanılmaktır” diyordu.
"O sıralarda, ilk kez lisedeyken okuduğum ve aklımda bir geriye dönüş öyküsü olarak kalan Odysseia'yı yeniden okudum. Ama bu bir geriye dönüş öyküsü değildi. Bir ırmakta iki kez yıkanılamayacağını bilen Yunanlıların, bir dönüş fikrine inanmaları mümkün olabilir miydi zaten? Odysseus, kalmak üzere değil, yeniden yollara koyulmak üzere döner geriye. Odysseia, aynı anda hem ereksel hem de ereksiz, hem başarılı hem de beyhude bir hareketin öyküsüdür. Hukuk tarihinin öyküsü de bundan başka ne olabilir ki?"
Sayfa 158 - İletişim Yayınları
"Kitap okurken içeriden dışarıya, gerçeğin keşfine doğru durmadan hareket eden bu temel inancın ardından, benim de katıldığım olaylar zincirinin yaşattığı heyecanlar gelirdi, çünkü bu öğle sonraları, çoğunlukla bir ömür boyu yaşananlardan daha fazla dramatik olayı barındırırdı içinde. Bunlar okuduğum kitapta cereyan eden olaylardı; evet, olayların etkilediği kişiler Françoise'ın dediği gibi 'gerçek' değildiler. Ama gerçek bir kişinin mutluluğunun veya bahtsızlığının bize yaşattığı bütün duygular, bu mutluluğun veya bahtsızlığın sureti aracılığıyla ortaya çıkar ancak; tarihteki ilk roman yazarının yaratıcılığı, duygu mekanizmamızda zorunlu tek unsurun bu suret olduğunu ve dolayısıyla, gerçek kişileri ortadan kaldırıvermekten ibaret bir sadeleştirmenin belirleyici bir gelişme olacağını anlamaktı. Gerçek bir insan, kendisiyle ne kadar derin bir yakınlık kursak da, büyük ölçüde duyularımız tarafından algılanır, yani saydam değildir, duyarlılığımıza taşıyamayacağı bir yük bindirir. Başına bir felaket geldiğinde, ona ilişkin kafamızda taşıdığımız bütünsel kavramın ancak küçük bir bölümü çerçevesinde duygulanabiliriz; dahası, o da kendisine ilişkin bütünsel kavramının ancak bir bölümü çerçevesinde duygulanabilir. Romancının buluşu, ruhun nüfuz edemediği bölümlerin yerine eşit miktarda manevi, yani ruhumuzun özümleyebileceği unsur koymaktı."
Sayfa 82 - Yapı Kredi Yayınları, Çeviren: Roza Hakmen
91 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.