"Dört yanı buzdan kapkalın duvarlarla, tabanlarla, tavanlarla çevrili bir su damlasının içine hapsolmuş gibi hissediyor."
Değersiz Bir Hayat
Merhabalar, bu kitabı sürekli kitap aldığım bir sahafın yoğun bir tavsiyesi üzerine almıştım lakin hiç beğenemediğim bir kitap oldu ama yine de incelemesini kendimce yapmak
1136 Ulu Belinde çok zamânlardan beri Mirzâlar arasında zuhûr eden ihtilâf tamâmen kendini gösterdi. Şöyle ki: O senesi (Er Mirzâ Aga) bin İnâyetşah, Argın Begi olan Ahmed Şâh bin Bahâdır Şâh Begin kızıyla akd-i nikâh etdi. Halbûki Sübhân Agazâde Murâd Şâh Aganın oglu (Kutlu Şâh) Mirzâ mukaddemen müşârunileyhe kıza namzedligini bildirmiş ve o
Türkçeye çevrilmiş birçok eseri bulunan ve özellikle Marksist edebiyat kuramı üzerine yaptığı çalışmalarla tanıdığımız Terry Eaglaton, İngiliz edebiyatının önemli eleştirmenleri arasında yer alıyor.
"Edebiyat Nasıl Okunur" eserinde öncelikle; günümüzde ölmeye yüz tutmuş bir geleneği Nietzsche’nin “yavaş okuma” olarak bahsettiği
İyi bir yazar olmadan önce iyi bir okur olmak gerekir. Nasıl yemek yiyor, şu içiyorsam, öyle kitap okuyordum. Ekmekle, yemekle midemi, kitaplarla kafamı doyuruyordum. (Fakir Bayburt)
Kitabımızın başkahramanı Neylan'ın varoluşsal sancısı kendini güvende hissettiği, güçlü hissettiği yer arayışıdır. Bu noktada kitapta geçen ev kavramı aslında bir metafordur. Neylan evinin aşık olduğu narsist heykeltraş Levent olduğunu düşünmektedir ve Levent'in ona olan tüm yanlışlarına rağmen ondan kopamamakta, bu ilişkiyi
Sürgün Gezegeni
Kısa bir paylaşım olacak bu , Ursula'dan okuduğum ilk kitap bu , beklentimin altında kaldı.
Kitabın ana hattı çok güzel olmasına rağmen çok havada kalmış , konusu itibariyle çok rahatlıkla detaylandırılıp daha iyi hala gelebilirmiş.
Ursula değinmek istediği konulara ve fikirlere detayla girmeden çok güzel dokunmuş.
Yabancı olmak ,
Ölüm vakti gelip çattığında bana seslendi ve şöyle dedi, "Hasan Can bu ne haldir" "Ben kulu ona söyledim ki sultanım Allah'a yönelip onunla birlikte olma vakti gelmiştir." Bunun üzerine buyurdu ki " Ya sen bizi bunca zamandır kiminle bilirdin. Allah'a yönelişimizde kusur mu gördün." Ben dedim ki haşa bir an bile Allah'ı anmakta gaflet içinde olduğunuzu görmedim. Ama bu zaman ötekilere benzemez bundan dolayı ihtiyat olsun diye dedim". Bir süre geçtikten sonra Yasin suresini okumamı buyurdu. Bunun üzerine bir kere Yasin'i okuyup tamamladım. Benimle sureyi tekrar ediyoredu. İkinci defa "Selamun kavlen min Rabbin rahim" ayetine geldikte gördüm ki mübarek dudakları sözü edilen ayeti okur gibi kıpırdanıyordu ve sağ şehadet parmaklarını kaldırıp geride kalan parmaklarını sıkıp güçlü elleri ellerimde olup kolunu sıyırıp nabzını tuttum. Hekim başı Ahi Çelebi orada benim yaptıklarıma bakıyordu. Çabamı görünce "Henüz yaşıyor, niye böyle acayip davranıyorsunuz" diye beni azarladı. Ben de dedim ki "Hekimlik bir durum artık kalmadı, cevherimiz artık elden gitti."
Hem fantastik hem de bilim kurgu… Gelecekten gidiyordu, geçmişe doğru. Hep mi hata yapardı insanoğlu?
Cem, şimdi yaşadığı hayatında anlamsız bir döngüdeydi. Hatalarını geç fark ediyor ve çabalamıyordu. Zaten yaşadığı travmadan dolayı emekli olmuş, evindeydi. Onun için hayat, sanki çoktan bitmişti. Yine de terk edecek olsa şimdi yaşanan zamanı,
Merhaba. İlk incelemem. Çok gerginim. Sebebi bunu ilk defa yapmam değil elbette. İnceleme yapmak için teorik arka plana ihtiyacın olmaması. IG'de ve 1K'de insanların okudukları romanlar hakkında yorum içeren yazılar yazdıklarını, mantıklı bir sebebe oturtma gereği duymadan kitapları beğenip beğenmediklerini söylediklerini
Geçen yine kitaplığımla bakışırken "Kambur"la göz göze geldik. "Ben bu kitabı ne zaman aldım?'' dedim kendi kendime. Elime aldım. Baktım altta Osmangazi Belediyesi yazıyor. Aaa hatırladım, geçen sene ramazan ayında Bursa'ya gittiğimde -sanırım- bir müzeden satın almıştım. Atıştırmalık ve dinlenme okumaları için. Hatta
Orwell'in "Boğulmamak İçin"i, göbeği büyüyen ve borç batağında boğulan George Bowling'in sıradan hayatının sıra dışı bir maceraya dönüşmesini anlatan, ironik mizah dolu bir roman.
Bowling, sigorta acentesinde işe girip toplumun en alt katmanlarını ve onların hırslarını yakından görmeye başlayınca, absürt durumlar ve komik diyaloglar da beraberinde geliyor. Bu sayede Bowling, sadece sıradan bir adam olmaktan öte, insanlığın karanlık yüzüyle de yüzleşmek zorunda kalıyor.
Roman, Bowling'in iç dünyasını da derinlemesine işliyor. Başarısızlıkları ve pişmanlıklarıyla boğuşan Bowling, toplumun dayattığı standartlara uyum sağlayamamanın acısını yaşıyor. Bu durum onu varoluşsal sorgulamalara da itiyor.
sadece eğlenceli bir roman olmanın ötesinde, bireyin toplumdaki yeri ve kimlik arayışı üzerine de derin düşüncelere sevk ediyor. Orwell, Bowling karakteri aracılığıyla modern yaşamın tuzaklarına ve insan ruhunun karmaşıklığına ışık tutuyor. Okur, Bowling'in hikayesinde kendinden ve yaşadığı dünyadan parçalar buluyor.
Orwell'in ustalıklı anlatımıyla okuru sayfalara bağlayan bu romanda, kısa ve öz cümleler, ironik diyaloglar ve Bowling'in iç monologları dikkat çekiyor.
Boğulmamak İçinGeorge Orwell · Can Yayınları · 20158,6bin okunma
İslâm dini, Arabistan’ın her tarafında ve husûsiyle de Medîne-i Münevvere’de pek süratle yayılmakta idi. Evs ve Hazrec kabileleri Ashâb-ı Kirâm’dan birinin Medîne’ye gönderilmesini talep ettiler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, onlara, Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâm âdâbını öğretmek üzere Mus‘ab bin Umeyr’i (r.a.) gönderdi.
Hz. Mus‘ab (r.a.),
"Fark edişler, başkaldırışlar, nokta koyuşların hâkim olduğu Gülnaz Eliaçık Yıldız’ın Bir Talanın Sevinci Adlı kitabı 18 öyküden oluşuyor. Şule Yayınları imzasıyla çıkan kitabın kapağında bulunan ters ağaç simgesiyle öykülerde daha başlamadan alt üst olacağının mesajını alıyor okur. Kitapta sesi kaçan insanların sesinde, düşü kaçan insanların düşüncelerinde buluyoruz kendimizi. Gülnaz Eliaçık Yıldız eserinde, çok fazla biz gibi bir o kadar da bizden uzak gibi bir duygu seli yaşatıyor diyebilirim.
İlk öyküsü “Kursaktaki Heves” ile yatalak bir hastanın dili oluyor. Kahraman bakış açısıyla örümcek metaforu üzerinden yaşamı algılayıp kıyaslara sürüklüyor yazar. Öykü bütününde antropomorfizm (insan biçimcilik) bir atmosferin var olduğunu söylemek mümkün. Düşünce tarihinin en sık sorulan sorularından biri insanın hayvanı nerede konumlandırdığı ve nasıl ilişkilendirdiğidir. Bilinçaltı sembolik dilinde örümcek anne ile özdeştirilir. Psikanalatik açıdan bakıldığında hasta bakıcıya muhtaç olan öykü kahramanının örümcekle özdeşleşmiş anlatısı annesinin bakımını arzulayan bireyi temsil ediyor diyebiliriz. "...
edebiyatdaima.com/merve-yurtsever...