"Komşunun ineğini çalma ki komşu da senin ineğini çalmasın" diyerek ahlak olgusunu "karşılıklı eylemlermiş gibi" gören Bertrand Russell'ın etik öğretilerini yanlış bulsam da bu kitapta mutluluk üzerine yapılmış olan tespitlerini haklı buluyorum.
Mutlu olmak için ilgi alanlarımızı genişletmemizi bize tavsiye ediyor. Bir şeylere zorla ilgi duyar gibi değil, o şeylere dikkatli bakarsak onda ilginizi çeken bir şey veya bir şeyleri mutlaka bulabileceğimizi düşünüyor.
Yani Russell'a göre mutlu olabilmenin en kolay yollarından biri; ilgi alanlarınızın çok sayıda ve çeşit çeşit olması gerektiğidir.
Russell bu kitabında felsefe, sosyoloji ve psikolojiyi çok iyi şekilde kullanarak meselelere veya hayata çok güzel dokunuşlarda bulunmuş.
Bana sorarsanız; söylediği şeyler hayata basit bakarak söylenmiş şeylerdir. Ama zaten sorun bu ya!
Bakmayın bize objelere farklı gözlerle bakmayı tavsiye ettiğine. Aslında "Basit bakın!" da diyebilirdi.
Biz bir şeylere basit bakmayı unutmuşuz. Doyumsuz olan insan, çağımızda doyumsuzluğunu en üst seviyeye çıkarmış. Hiçbir nesneden zevk alamaz olduk ya da onları hep yetersiz bulduk.
Ölçülerimiz, bizim belirlediğimiz ölçüler değil. Dış dünyadan içimize, ruhumuza, aklımıza, bilinçaltımıza...sokuşturulmuş ölçülerdir. Yani aslında biz kendimizin ne istediğini bilmiyoruz ama bizden ne istendiğini biliyoruz ve ona göre estetik, etik, sosyal, kültürel...davranışlarımızı biçimlendiriyoruz. Kendimize yabancılaşarak mutlu olma olasılığımızı mahvediyoruz.
SAYGILAR....