Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Pınar Yılmaz

Yine de sana kurduğum cümlelerin sahibi ben değilmişim gibi geliyor şimdi. Elime tutuşturulmuş bir senaryodan kendi bölümlerimi okuyordum sadece ve hikayenin tamamını hiç bilmiyordum.
Reklam
‪Kadın, çakmağını uzatıp sigaranı yakarken ne zamandır aradığın çıkış kapısını bulursun karşında. Aniden. Kadının bundan haberi yoktur. Sadece sahneye girer, bakman lazım gelen şeyi gösterir ve iner sahneden. Rolü bu kadardır. Sen onun parmağını uzattığı yere bakarsın ve gördüğün şey ne zamandır karşısında ter döktüğün sorunun cevabıdır. Seninle karşılaşmamız böyle bir şeydi benim için.‬
Senden eşim diye bahsetmiştim. Evlilik marifetiyle çiftlere layık görülen eşlik sıfatından çok, bir ayakkabının eşi gibi bir eşlikti kastettiğim. Teki olmadan diğerinin bir işe yaramadığı bir eşlik.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kendine iyi bak. Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni. Bir daha hiçbir cihan bulamaz seni.
Geçmişi inkar etmek, onun bütünlüğünü tanımayı reddetmek demektir.
Sayfa 122
Reklam
Ama önemli olan sevmek, sevilmek değil. İnsan, kendisini sevenlere minnet duymuyor; eğer o sevmiyorsa, karşısındaki canını sıkıyor sadece.
Bir yerin haritada olmaması ne farkeder ben orayı tarif edebildiğim sürece?
Seni fark ettiği an geniş bir gülümseme kaplıyor yüzünü… Sadece ağzıyla değil, burnuyla, alnıyla, yük çeken omuzlarıyla beraber, bütün mahalleye yayılan bir arzuyla gülümsüyor… Güzel bir ülkeye bakıyor sanki… Gözlerinde pırıltılı bir sadakat… Bu kusursuz an gelip geçtiğinde iyileşmeyecek bir yara açılıyor içinde… Elinde fotoğraf makinesi, nereye gidersen git bu gülüşü asla yakalayamayacağını henüz bilmiyorsun.
Sanmak... ne harikulade bir şey. Bir şeyin olma veya olmama olasılığını aynı anda benimseyip olabileceğine daha çok inanmak ne tılsımlı bir düşünüş. Sandığın her neyse onu gerçekleştiriyorsun. Bahçede dolanan kadın yerine daha hakiki bir sanrı istiyorsan, bir cesaret bana dön yüzünü. Kafanın içindeki boğuk mırıltının sahibini gör artık. Eve vuran güneş ışınlarının arasında kalan alacalı gölgeler içinde bul beni. Korkudan matlaşmış gözlerime bak. Sanmış olduğun her şeyi bir bir anlatayım sana.
Böyle mi iyileşeceksin? Yedeğinin yedeğinin yedeğiyle şeylere dokunarak yani? Hem aç, yoksul ve incitilmiş insanlara, hem de sokakları arşınlayan mutlu perilere mi bölüneceksin aynı anda? Büyük bir kalabalığın sıkış tepiş sığındığı gölgeni, oturduğu yerden bahçeyi seyreden kendinden başka kime iliştireceksin? Gözünü seveyim bırak bu çoğulluk çabasını, hiç sırası değil. Şu an yalnızca sen ve ben varız. Beni seninle, seni benimle ölçen bir acının kurbanıyız ikimiz. Birbirimizden başka söyleşecek kimsemiz yok.
Reklam
Asırlık bir uzaklık var aramızda. Yeryüzünün aynı köşesinde farklı zamanlarda duruyorduk ikimiz. Bölük pörçük hallerini izliyordum senin. Başka bir zamanda eziyet görmüş bir kadının şimdiki zamana sarkan kuran bilincini ödünç alan, üzüntülü bir hikayenin başkahramanıydın.
Halbuki bir alacakaranlık sanatıdır senin yaptığın. Fotoğraf zamanını nostaljik bir devir olarak şakkadanak ortaya koymanın çok ötesinde, çerçeveye sızan boşluğu sezdirerek o dokunaklı eksiği vurgulamak. Hiç olmazsa bundan böyle boşluğu ver bana, her çerçevede kendine yer bulan o ezeli boşluğu ver. Varlığını varoluşa azmettirecek olan, hislerin değil boşluğundur çünkü.
İçki, sevgili,ev, aile, arkadaş, eğlence, dünya işleri, bir aralık fikir bile... Hepsi, hepsi zarına iğne batırılmış, cigara tutulmuş kırmızı, yeşil, sarı, turuncu balonlara döndüğü günlerimiz olur. Her şey rengini, uçarlığını, sevincini lahzada boşaltır. Öyle zamanlarımız olmamasına imkan mı vardır? Balonlarına hiç iğne batırılmayan insanlar da yaşıyor. Onları gün olur kıskanır, gün olur küçük görürüm.
Sayfa 77
Sarhoşum. Anasını satarım dünyanın. Düşmanlarımın hepsini bir meteliğe... Dostlarımın-olmayan dostlarımın şu dünya yüzünde- hepsine şaraplar, biralar ikram etmeliyim. Sevgilim sen, sen de mi şu havayı kokluyorsun. Bu saatte sağına dönüp sen de, insan suretinde bir hayvan gibi homurdamışsındır belki. Ama ah! Yatağın sıcaktır. Yatağın ne güzel kokuyordur senden!
Sayfa 54
Yolda bir cigara yakmak canınız istese, kibritiniz de olmasa, gidip de kimden yakarsınız? Bir yol sormanız lazım gelse, kime sorarsanız? Bir kalabalığın toplandığı yerde, ne oldu acaba, diye kime dersiniz? Ben öyle adamlardan biriyim. Daha çok kendisinden cigara yakılabilen, yol sorulabilenlerden olduğum için hayatımdan memnun olduğum da olur, olmadığım da.
Sayfa 23
32 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.