Bir arkadaşım olsun hiçbir zaman istemedim yirmi yaşımdan, dolayısıyla özgür düşünen biri olmamdan bu yana. Sahip olduğum tek dostlarım ölüler, bana edebiyatlarını bırakanlar, başkaca dostum yok. Zaten her zaman bir kimsemin olması güçtü benim için, bunu söylerken herkes tarafından istismar edilmiş, mide bulandırıcı dostluk sözcüğünü asla düşünmüyorum. Çok eskiden beri hiç ama hiç kimsem olmadı, diğer herkesin bir kimsesi oldu, benim olmadı, hiç değilse ben olmadığını biliyordum, diğerleriyse hep benim de bir kimsem olduğunu öne sürüyorlardı durmadan, senin de bir kimsen var diyorlardı, oysa ben kesinlikle emindim birinin olmadığına, belki de bu düşünceydi egemen olan, mahveden, kimseye gereksinim duymamam yani.
Notunu yazmayı bitiren kahramanımız, heyecanla ellerini ovuşturdu. Sonra paltosunu omuzlarına attı, şapkasını giydi, yedek anahtarıyla kapıyı açtı ve işyerine doğru yola koyuldu. Daireye kadar geldi, ama içeriye girmeye cesaret edemedi; gerçekten de çok fazla geç kalmıştı; Bay Golyadkin’in saati, iki buçuğu gösteriyordu. Birdenbire son derece
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
Zaad yolu üzerinde bir yolcu, civar köylerden birinde yaşayan bir adama rastgeldi, ve yolcu eliyle uçsuz bucak­ sız tarlayı göstererek adama sordu, "Burası Kral Ahlam'ın düşmanlarını yenilgiye uğrattığı savaş alanı değil mi?" Ve adam cevap verdi, "Burası hiç bir zaman bir savaş alanı olmadı. Bir zamanlar bu tarlanın yerinde görkemli Zaad kenti bulunuyordu; ne ki yandı, kül oldu. Ama şimdi güzel bir tarla değil mi?" Ve yolcuyla adam, kendi yollarına devam ettiler. Yarım mil kadar sonra yolcu bir başka adama rastlay­ ıp, tarlayı işaret ederek dedi, "Demek ki görkemli Zaad kenti, önceleri buradaydı." Ve adam dedi, "Burada hiç bir zaman bir kent olmadı. Ama bir zamanlar burada bir manastır vardı ve Güney Ül- kesi'nden gelenler onu yakıp yıktılar." Kısa süre sonra, Zaad yolu üzerinde yolcu üçüncü bir adama rastladı ve bir kez daha tarlayı gösterek dedi, "Bir zamanlar burada büyük bir manastır bulunduğu doğru değil mi?" Ama adam yanıtladı, "Bu civarda hiçbir zaman bir manastır olmadı. Ama babalarımız ve dedelerimiz bizlere buraya bir zamanlar bir göktaşı düştüğünü söylerlerdi." Ve yolcu yoluna devam etti, yüreğine bir merak düş­ müştü. Ve çok yaşlı bir adama rastladı, onu selamlayarak dedi, "efendim, bu yol üzerinde bu civarda yaşayan üç ki­ şiye rastladım ve her birine bu tarlayı sordum; ve her biri diğerlerinin sözünü yalanladı ve her biri bana diğerlerinin söylemediği yeni bir öykü anlattı." O zaman yaşlı adam başını kaldırdı ve yanıtladı, "Dostum, o üç kişiden her biri gerçek olanı söyledi;
MESNEVi'NİN İLK ONSEKİZ BEYTİ
Duy şikayet etmede her an bu ney, Anlatır hep ayrılıklardan bu ney. Der ki, feryadım kamışlıktan gelir; Duysa her kim, gözlerinden kan gelir. Ayrılıktan parçalanmış bir yürek, İsterim ben, derdimi dökmem gerek.
Şiir
Ah Ulan Rıza Neden halâ gelmedi, yoksa  Saati mi şaşırdı bu hıyar?  Gerçi hiç saati olmadı ama  En azından birine sorar.  Cebimde bir lira desen yok, 
Adını Koyma Çabası
ilk şey Nasıl şekil vereyim sana ey bu dostu ondan o mu ayırdı? şeyi adlandırdım,­ dedim: mal edindim. ancak sen şimdi ürkersin ve adın ürkeri adlandınyorum? bu senin mekanın? senin ışığını değiştirdi ama benim nefsim olmadı? ben sen? ancak ışığın uzaklaşıp yayılmadı- ateşi birikti köklerim üstünden gelip gidecek sözcüklerimi uyararak- yavaşça nerede, hangi, nasıl adlandırayım seni, sana nasıl şekil vereyim, ey dostum?
Sayfa 9 - Avesta
Reklam
103 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.