"Daniel Dvorak için ölüm, iki yıl sonra da gelebilirdi, kırk yıl sonra da. Elindeki bir titreme ölümün gelişini haber verebilirdi veya torunları yan odada uyurken hiç beklenmedik bir gecede gelebilirdi. Bu belirsizliğe dayanmayı öğrenmesi gerekecekti; insanların hayatın diğer belirsizliklerine dayanmayı öğrendiği gibi."
Evime döndüm, Sartre’la oturup konuştuk, Bartok dinledik. Ansızın, gecenin on birinde, handiyse çığırından çıkıp sinir nöbeti halini alan bir ağlama nöbeti…
Donakaldım. Babam öldüğü zaman gözümden bir damla yaş gelmemişti.
Kız kardeşime: “ Annem için öylesi de bir, böylesi de ” demiştim. O geceye dek bütün üzüntülerimi anlamıştım: Gücümü aştıkları zaman bile bu üzüntülerde kendimi bulabiliyordum.
Bu kez, büyük acımı denet altında tutamıyordum: İçimde benden başka biri ağlıyordu