"Unutulmamalıdır ki savaş sadece cephede yapılmıyor."
Daha önce okumadığım bir tür olan Politik-kurgu türünde güzel bir kitap okudum. Kitabın dört baş karakteri üzerinden siyasi konuların üzerinde durup tarafsız bir bakış açısıyla hem dönemin siyasi halinin özetini hemde durumunu okura anlatmış. Hepsi bir kurgu şeklinde olduğu için okurken bir filmin içindeymiş hissi oluyor. Betimlemeler çok iyi olduğu için okurun kafasında canlandırması daha kolay olmuş. Ben kitabı çok beğendim hemen okunup bitecek bir kitap o yüzden vaktinizin olduğu bir anda okumaya başlayın çünkü kitabı elinizden bırakınca aklınız kitapta kalıyor. Devamının gelecek olması ayrı bir güzel merakla devam kitabını bekliyorum. Yazarın kalemi daim olsun inşallah.
👁️ Modern çağın göz iktidarını anlatan çok güzel bir resim.
👁️ Evet her şey göz içindir! Mahremimiz bile...
👁️ Maalesef bunun dindarı seküleri kalmadı. Herkes gözün iktidarı için çalışmakta.
👁️ Mahremini paylaşmayarak "mahrem" kavramının hakkını veren azınlığa selam olsun.
👁️ Göz iktidarı için çalışmak, başkaları için yaşamaya sebep oluyor. Bu da birçok psikolojik ve sosyolojik probleme temel teşkil ediyor.
👁️ Mahrem kavramının hakkını vermedikçe başkaları için yaşamaya devam ederiz. Biz tam tersini iddia etsek de hakikat değişmez.
✍️🏻 Psikolojik Danışman Feyzullah Akdağ
Sonunda Açlık Oyunları serisini bitirdim.
Sizde de oluyor mu bilmem ama bir seriyi tamamladığımda garip bir hüzün oluyor bende. Karakterlere oldukça alışmıştım oysa.
Dikkar spoiler çıkabilir!
1. ve 2. Kitapta tanıdığımız başına buruk Katniss bu kitapta resmen Başkente karşı direnişin deyim yerindeyse reklam yüzü olmayı kabul ediyor. Alaycı Kuş.
İnsan karşılıksız aşık olunca asabi ve kırcı oluyor , insanlardan soğutuyor kendini içine kapanıyor, dışardaki kalabalıktan seslerden gürültüden nefret ediyor hiç kimsenin olmadığı bir yere sığınmak istiyor .samimiyetsiz vıcık vıcık ilişkilerden hayattan tiksiniyor, işte ben tam'da o limandayım şuan.
Kavak ağacı ile Kabak 🙂
Ulu bir kavak ağacının yanında bir gün kabak ağacı boy göstermiş.Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
“Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?”
“On yılda”,demiş kavak.
“On yılda mı?diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
“Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!”
“Doğru,”demiş ağaç.”Doğru.”
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye,sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağı doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa:
“Neler oluyor bana ağaç?”
“Ölüyorsun,”demiş kavak.
“Niçin?”
“Benim on yılda geldiğim yere,iki ayda gelmeye çalıştığın için.” 🕊️
#anonim
Beden yorgunluğundan daha kötü bir şeye yakalandım. İnsanın eli ayağı kesiliyor. Insan, Tanrı'yı yok sayan bu kadar insan arasında yaşayınca umutsuzluğa kapılıyor. İnsanı yoran, pelteleştiren bu oluyor belki.
Hoşçakal su gibi giden gençliğim.
Bir daha bu yaşıma dönemeyeceğime göre; her zaman hatırlamam gereken birkaç şeyi not alacağım tam da buraya! Sende okursan belki kendinden bir şeyler bulursun ya da bulmazsın; bilemiyorum.
- Eğer bir gün çok bildiğini düşünürsen hemen kurtul bu düşünceden; kaç yaşına gelirsen gel hep az bilmiş olacaksın, hep