Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mesnevî-i Şerif'te çok ibret verici bir benzetme vardır.
Şöyle ki: Geniş, yeşil bir sahrada bir aslan yaşarmış. Yırtıcı bir hayvan olmasına rağmen yaralı olduğu için istediği hay- vanları avlayamıyormuş. Bir gün düşünür taşınır, hilekâr tilkiye başvurmaktan başka çare bulamaz. Tilki de şöyle bir teminat verir: "Hiç merak etme! Ben sana mükemmel bir av bulurum." Hilekâr tilki aç kalmış bir
Sayfa 232
Şimdi gece, soluğumu verdim içime Az önce kağıtlara gül kuruları serptim Dolaplardan kekik, nane kokuları çıkardım Öylece serptim, seni yazacağım diye Sen ki, deniz görmemiş bir deniz kızısın Aklımın almadığı bir yerde, öylesin Şimdi gece, iki kişilik bu yalnızlık Bize artık yeter de artar bile...
Burada Gömülüdür 1. Cilt
Burada Gömülüdür 1. Cilt
Reklam
"Kendinin üzerinde inşa etmelisin. Ama önce sen kendini inşa etmelisin, dimdik bir beden ve dimdik bir ruhla."
İlk yılın sonunda bana, "Bu iş böyle olmayacak, sen işi bı­ rak eğitimine devam et," dedi. Yarım bıraktığım yüksek lisan­ sa devam ettim. Cebime harçlık koyup beni okuttu. Geç sa­atlere kadar kütüphanede olduğumdan, o çorba ve makar­na yapmış beni bekliyor olurdu. İnanın o makarnanın tadınıhiçbir şeye değişmem. Benim ve hayallerim için fedakârlıkta bulunması öyle müthiş bir his ki. Ne zaman bir sınavda ba­ şarısız olsam veya bir kadro başvurusunda etensem bana her seferinde "Merak etme, seni amfide ders verirken görür gibi oluyorum," derdi. Şimdi doktoramı yapıyorum. Hâlâ her sı­nav günü erkenden kalkıp bana yumurta kaynatıyor. Kafam çalışsın diye:)
Sağlam bir Müslüman, kendisine ve etrafındaki insanlara maddi ve manevi güç veren sağlam temelli bir imana sahiptir. Birkaç basit adımı takip ederek Allah sevgisi ve iyi bir Müslüman olma yolunda mesafe kat edeceksiniz. 1. Önce, her şeye kâdir olan Allah’ın varlığını ve onun vasıflarının bizim tahayyülümüzün ötesinde olduğunu kabul et. O, her
"Sen ki kendi kendinin efendisi olmalıydın, kendi erdemlerinin de. Önce den onlar senin efendindi: Ama onlar ancak öteki aletlerinin yanında birer aletin olabilirler senin. Sen ki kendi yanalığın ve karşılığın üzerinde güç kazanmalı ve onları yerinden al- mayı ve yeniden yerine takımayı bilmeliydin duruma göre, yüksek amaçlarının gerektirdiğince. Sen ki her değer vermedeki perspektifsel olanı kavramayı öğrenmeliydin ufukla- nın ötelenmesini, bozulmasını ve görünüşteki teleolojisini ve perspektifsel olana ait her şeyi; karşıt değerler bağlamındaki bir parça aptallığı ve her yanalığa, her karşılığa değen tüm entelektüel kayıpları da. Sen ki her yana ve karşı'daki zorunlu adaletsizliği kavramayı öğrenmeliydin, yaşamın kopmaz bir parçası olan adaletsizliği, perspektifsel olanla ve kendi adaletsizliğiyle koşullanmış olarak yaşamı. Sen ki her şeyden önce gözlerinle görmeliydin, adaletsizliğin nerede her zaman en büyük olduğunu: elbette yaşamın en küçük, en dar, en yetersiz, en ilksel geliştiği ve yine de kendini şeylerin amacı ve ölçütü olarak görmekten ve kendini sürdürmek için daha yüksek, daha büyük, daha zengin olanı gizliden gizliye ve dar kafalılıkla ve aralıksız ufalamaktan ve kuşkulu bir duruma sokmaktan kendini alamadığı yerde sıradüzeni sorununu ve perspektifin ve erkin ve hu- kukun kapsamlılığının birlikte boy attıklarını gözlerinle gör meliydin. Sen ki yeter, özgür tinli biliyor artık hangi "sen ki..."ye itaat ettiğini ve şimdi neyi yapabileceğini, neyi ancak şimdi - yapmaya hakkı olduğunu...
Sayfa 16 - Önsöz
Reklam
Hayatta bazı anlar vardır. Çaresizliği sonuna kadar hisseder ne yapacağını bilemezsin. Önüne çıkan her bir engelde bıçağın daha da keskinleşir. Ama o bıçağın keskinliğindeki acıyı en önce sen hissedersin yüreğinde. Her acı, her bir çaresizlik seni asıl benliğine taşır. Seni sen yapar.
Ama aniden ellerini yakamda, alnını ise alnımda hissedince duraksadım. Hatta bocaladım. Ardından yüzümü sıkıca kavrayan elleri başımı geri atmamı sağlamış, benim seviyeme inmek için boynunu bana doğru eğmişti. Topuklular üzerinde olduğum için boy farkı çok değildi. Gözleri ilk defa bu kadar yakından gözlerime bakıyordu. Keskin kahveler mideme,
Bu soruyu hayretle karşılayıp; "Ben seni kıskanmıyorum, sa­ na güveniyorum," derdi.Başlarda çok üzerinde durmadım. Çevremde çok sevdi­ ğim, kimi zaman bana kardeş kimi zaman da abi olan iki tane erkek arkadaşım var. Onlar eski sevgilimin arkadaşla­rı değildi ve, "Sevgilin bizi kıskanmıyor mu?" diye soruyor­ lardı. Ben de hayır kıskanmıyor dediğimde sevgilimin be­ ni sevmediğini söylerlerdi. "Seven insan kıskanır" klişesi varya... Onu deyip, "Normal değil bu. Bu çocuğun seni sev­diğine emin misin?" diye irdeliyorlardı. Onlar da beni ko­rumaya çalışıyorlardı kendi algı çerçevelerinde, bu sebeple onlara hiç kızmadım. Ne var ki sürekli duyunca içime kurt düştü.Eski sevgilime bir gün sordum: "Tamam sen bana güveni­yorsun. Çevremde arkadaş diye görüştüğüm biri ya benden hoşlanırsa. O zaman da mı kıskanmazsın?"Verdiği cevap şu oldu: "Olabilir. Sen ona gerekli cevabı verirsin. Senin nasıl davranacağını biliyorum, en azındantahmin ediyorum. Dolayısıyla kıskanmamı gerektirecek birdurum yok."Hiçbir şey diyemedim. Öylece baktım. Bildiğim, öğrendi­ğim kalıptan ayrı bir şeydi bu dediği. Bir yanım evet haklı derken; diğer yanım yine de kıskansa iyi olur diyordu. Hocam kitaplarınızda bahsediyorsunuz ya Korku Kültürüdiye. Ben ve arkadaşlarım Korku Kültürü'nün bizde oluş­ turduğu kalıba göre düşünüyorduk. Sevgilimse o KorkuKültürü'nde değildi. Tabi ben bunu çok sonra fark ettim. Konuşarak ayaldik.Birbirimizi kırmadan, kavgalar etmeden, birbirimizi anla­ yarak ayrıldık. Sebep ise farklı yaşam danslarımız vardı veuyum sağlayamadık birbirimize.
Sen geliyorsun; kuşlar geliyor bahçelerden Papatya kokusu bir de, sen gelmeden önce
Reklam
“Ben seviyorsam, sevgili efendim, senin kendince en candan sevdiklerini, sen sakın incinme bundan; böyle olur bir can başka bir canı tümden sevince. Senin güzelim yüzün ki bir bilgi kaynağı bence, pek bilinmez değerleri ölümlüler tarafından; bilmek isteyen, ölmeyi göze almalıdır önce.”
Sayfa 35 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Yirmi bir yaşında tanımadığı biriyle evlendirilen bir genç kız okumak istiyor, ama bu istek koca için anlamsız. Onungözünde, kadına biçilmiş roller şöyle sıralanıyor: anne-eş- öğrenci. YÜZ baskın bir ilişki içinde bir tanık olarak kocanın verdiği mesajlar açık ve net: Sen önce 'anne' sonra 'eş' olarak varsın.'Öğrenci' olmak isteyişin normal değil; senin düşüncendebir aksaklık, bir sorun var!Sen 'eş' ve 'anne' olmanın ötesinde 'kendin' olarak de­ğerli değilsin.Seni denetlemem ve sana ne yapmam gerektiğini söyle­mem gerek; ben söylemeden senin doğru şeyi düşünüp ya­pacağına güvenmiyorum!Emek ve zaman vermeme değmezsin, sevilmeye layık de­ğilsin.Sen benim 'karımsın' benim malımsın, benim dediğimiyapmak zorundasın!Kızıyor musunuz bu erkeğe?Kendi yetiştiği ailede evlilik şablonunu Korku Kültürü içi­ne oturtmuş bir erkeği böyle davrandığı için suçlayabilir, onakızabilir misiniz? Ben suçlayamıyorum. Ama diyeceksiniz ki, "Eğitim görmüş biri böyle yapar mı?"
Çaven te jı mın re digotın, Neçe… Le te zanibû ku Ji beri her tıştî, Mın jı azadîye hez dikir. Û te ez kırıbûm, Xulame evîna xe.. (Gözlerin bana diyordu ki gitme. Ama sen biliyordun herşeyden önce özgürlüğü seviyordum. Ve sen beni aşkının kölesi yapmıştın.)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.