Gardiyanın biri hikâye ediyordu: Kaşgar'da bazı bayzadeler, köşelerde, yani sokaklarda dolaşır ve tesadüf ettikleri kadınlara bi-mana lakırdılar atarlarmış. Bir gün Odal Köşesi'nde, dört-beş bay zade, tesadüf ettikleri iki hanıma, "Vay hanım! Can hanım!.." demeye başlamışlar. Bu hanımlarda cevaben "Ukam, ayağınızdaki Amerikan mestiniz 'kıj... kıj' demiyor, 'karz... karz!..' -bu genç bayzadeler Rus tüccarlarına borçlu imişler- diyor. Bize lakırdı atmaktansa, bir mum alıp derdinize yanıp yatsanız olmazmı?" demişler. İşte Kaşgar bayzadelerinin, yani Ömer Bay evlatlarının seviye-i
ahlakiyelerine bir misal!...
Bu gençler, filvaki böyle bozuk yollarda yürümek suretiyle, anadan babadan kalan miraslara varıncaya kadar tüketip sonra bir lokma ekmeğe muhtaç olacak bir hâle gelince, maişetin bütün darlığına kurban olup gidiyorlar. Kaşgar'ın içtimai hayatı, hep bu merkezde. Bay çocukları, arkalarına üç-beş lökçek, yani ipsiz takıp önlerine de birer baycı alıp:
Şu yanda arak içsem
Loyi dangızı ge aldı
Altı günlük alemge
Oyna valkanım kaldı
gibi bi-mana gazelleri okuyarak, sabahlara kadar, sokak köşelerini tavaf etmektedir. Bu hâlleri tenkide kalkan, ıslaha girişen yok. Fakat birisi mektep açayım, Cemiyet-i İslamiye kurayım dese, gönlü kara baylar, onların "yudakçı"sı bazı mollalar, "Kara şul mal tutakga, özünni çarlab, iş kılsa bolmaz mı?" gibi bin türlü tahkiramiz sözlerle, o sahib-i hayrın önüne geçmekten, yapmak istediği işi yıkıp bozmaktan çekinmezler...