Doğruysa bu yargı
bu sonuç
bu çıkarsama
neden peki her şeyi bulandırıyor
ertelenen bir konferans
geç kalkan bir otobüs?
Milli şefin treni niçin beyaz?
Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?
Ne saçma! Ne budalaca!
Dört İncil'den Yuhanna'yı
tercih edişim niye?
Peki bu kadar kaza neden olur.Neden mi olur.Bizim arkadaşlarda da kabahat yok değil.Sonra bizim halk da sağını solunu bilmiyor.Önüne bir
araba çıkıyor…Şoför sola kırıyor,o da sola…sağa kırıyor,o da sağa…İşte sana bir kaza.Sen bir virajdan döner
ken sağdan gidiyorsun.Adam tam karşına çıkıyor.İşte sana bir kaza…
Sonra uyku,yorgunluk.Adanadan kal
kan bir otobüs, o gün Ankara’ya….
Yarın sabahleyin de geri Adana’ya…
İşte sana bir kaza.Buna can mı dayanır.Tabii sersem olmuş,yorgun adam kaza yapacak.Bu gidişle sizin,bizim,hepimizin hayatı tehlikede.
Penceremin karanlık aynasından köyler geçti,daha karanlık ağıllar,ölümsüz ağaçlar,kederli benzinciler,boş lokantalar,sessiz dağlar,telaşlı tavşanlar.Bazen,pırıl pırıl bir gecede uzaktaki titrek bir ışığa uzun uzun bakar,ışığın aydınlattığını hayal ettiğim bir hayatı dakika dakika düşler,Canan'la kendime o mutlu hayatta bir yer bulur ve otobüs titrek ışıktan uzaklaşmaya başladığı zaman tir tir titreyen koltuğumda değil,o çatının altında olmak isterdim.Bazen benzincilerde,mola yerlerinde,araçların birbirlerini saygıyla beklediği kavşaklarda,dar köprülerde gözlerim yanımızdan ağır ağır geçen otobüsün yolcularına takılır,aralarında Canan'ı gördüğümü hayal eder ve hayalime inançla bağlanarak o otobüse nasıl yetişip,nasıl araca binip Canan'ı kucaklayacağımı kurardım.Bazan da,öyle yorgun ve umutsuz hissederdim ki kendimi,öfkeli otobüsümüz bir geceyarısı tenha bir kasabanın dar sokaklarında dönerken yarı açık perdelerin aralağından gördüğüm masada oturup sigara içen adam olmak isterdim.Ama bilirdim asıl başka bir yerde,başka bir zamanda,orada olmak istediğimi.
Bu yolculukta,kasten şoförün yanına oturdum.Neden böyle dokuzda dersi
niz de üçte kalkarsınız.?”Hiç sorma kardeşim,” dedi,”halimizi.Bunların gözleri doymaz.Şu üstteki yükü görüyor musun?Neredeyse otobüs devrilecek diye,dokuz doğuruyorum
Bu kadar da insan…Bu lastikler bu kadar ağırlığı çekemez.””Götürme” dedim.”Nasıl,nasıl götürmezsin be kardeşim.Ekmek derdi.Bunların hepsi böyle.Birinden çıkayım,ötekine gire
yim dersin, o daha berbat.”Müşkül”
dedim.Bundan üç ay önce bizim patronun öteki otobüsü devrildi.
Sebep?sebebi fazla yük!Tabii kabahatli gene zavallı şofördür.Fazla yükten,zaten zayıf olan lastik patlamış.Patlayınca da…
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken
Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Sessizliği dinliyorum şimdi
Şoför sustu sustu, sonra birden parladı.”Ne olacak!Ne istiyorsun yani”
“Ulan ne istiyorrsunu var mı?Öldür.
dün,bitirdin ulan…Geri dön de şu yolcuların haline bak,insanlık halleri
kalmış mı hiç?”Şoför,adamı yakasın
dan tutup arkası üstü itti.Adam bir yolcunun üstünü düştü.İşte bundan sonra kıyamet koptu.Bütün yolcular
şoförün başına yığıldılar.Şoför ortadan kayboldu.Sarı çocuk çırpını
yor:Kimseden ses küfür çıt çıkmıyor.Yalnız eller faaliyette.
Sonunda kalabalık dağılıverdi.Baktım ki şoför,şoför mahallesine yığılıvermiş.Yüzü gözü kan içinde…
Dayağı atanlar,sessizce, yüzlerinde derin bir acı,şoföre bakıyorlar.Sonra
Şoför kendine gelebildi.Hiçbir şey ol
mamış gibi direksiyona geçip sürdü.
Eller tamamen hakimle makina yağ gibi akıyor.Karanlık basarken Adana
ya ulaştık.Otobüs garajda durunca,yolcular sevinç içinde kendilerini dışarı attılar.Dışarı fırladıla
dolar.Şoför direksiyona kafasına koyup uyudu.
Cennet'in hayatlarını iyilik yapmaya adamışların yeri olduğunu sanırdım, ama öyle değilmiş. Tanrı böyle bir karar vermeyecek kadar merhametli ve müşfik. Cennet dünyada gerçekten mutlu olamayanların yeri.
Gündüz olduğu halde,şoför direksi
yonun başında uyukluyor.Bsşını direksiyona bir çarpıyor,sonra kendine gelip hemen toparlanıyor.
Şoför muavini sarı saçlı bir çocuk.
Neşeli…Cin gibi bir oğlan.Ustasının uykusunu kaçırabilmek için türlü şaklabanlıklar yapıyor.Fakat bu ustaya hiç tesir etmiyor.O,uykusun
da,perişanlığında berdevam…Yolculardan bir kısmı da durumu anladı.Ama ağız açamıyor.Otobüs
yoldan çıkıyor.Oraya buraya yalpa vuruyor.Bizlerdeki yürek titremesi.
Otobüs halkı durumdan haberdar…
Homurtular aldı yürüdü.Ama kimse,hala şoföre tek bir şey söyleye
medi.Makina her çukura geldiğinde,tepemiz tavana değip de
ğip iniyor.Şoför hiç oralı değil.Uyuyup
da uyanıyor.Gözler korku içinde.Ha şimdi devrileceğiz,ha birazdan…
Şoför muavini şaklabanlığını o kadar artırdı ki,camları yalıyor,gülüyor,sıçrayıp otobüsün önüne biniyor.Türlü oyunlar.Ne yaparsa yapsın,usta oralı değil.