Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ağlamanın hiç bu kadar ağırlaşacağını, kendimi kurtarmaya çalıştığım suların gözyaşlarım olacağını düşünmez dim. Kelimelerin söylenmediklerinde bile bıçak gibi keskinken, söylendikleri takdirde tüm benliğimi tuzla buz edip bin bir parçaya bölebileceğini tahmin etmezdim. Kendimi hep çok cesur sandım, eğer bazı şeyleri sevdiklerime zarar ver meden çözebilirsem her seyin yoluna gireceğini ve sonunda kahraman olacağımı zannettim. Oysa şimdi kalbim öylesine ağrıyor, ruhum öyle bir acıyla kavruluyor ki ben o kumrala karışık turuncuları merhem niyetine basmak istiyorum yaralarıma . Sana ne olduğunu anlatamam çünkü anlamazsın. Sana nereye gittiğimi söyleyemem çünkü sen de beni bulamazsın. Sadece keşkelerim var geride. Ve en acısı da keşke ler hep keşke olarak kalıyor. Her sey bir anda gerçekleşiyor ve ben neyin hangi anda geleceğini kavrayamıyorum. Oysa her anı, o an'mış gibi yaşamak gerekiyor. O an. Bilirsin, hayatının o anı. Teşekkür ederim abla. Ben hiç büyüyemedim ya da hep büyüyüp de küçüldüm. Kendimi ağlamaktan kurtulamaz sandım ama senin sayende gülmeyi öğrendim. Çok güzelsin. Günbatımının ufukta görünen o turuncu hali sensin. Bir zamanlar gündoğumu da belki bendim. Ve teşekkür ederim anne. Hep göğsünde kalmak isterdim."
Sayfa 26 - PolarisKitabı okudu
"Ağlamanın hiç bu kadar ağırlaşacağını, kendimi kurtarmaya çalıştığım suların gözyaşlarım olacağını düşünmezdim. Kelimelerin söylenmediklerinde bile bıçak gibi keskinken, söylendikleri takdirde tüm benliğimi tuzla buz edip bin bir parçaya bölebileceğini tahmin etmezdim. Kendimi hep çok cesur sandım, eğer bazı şeyleri sevdiklerime zarar vermeden çözebilirsem her şeyin yoluna gireceğini ve sonunda kahraman olacağımı zannettim. Oysa şimdi kalbim öylesine ağrıyor, ruhum öyle bir acıyla kavruluyor ki ben o ki ben o kumrala karışık turuncuları merhem niyetine basmak istiyorum yaralarıma. Sana ne olduğunu anlatamam çünkü anlamazsın. Sana nereye gittiğimi söyleyemem çünkü sen de beni bulamazsın. Sadece keşkelerim var geride. Ve en acısı da keşkeler hep keşke olarak kalıyor. Her şey bir anda gerçekleşiyor ve ben neyin hangi anda geleceğini kavrayamıyorum. Oysa her anı, o an'mış gibi yaşamak gerekiyor. O an. Bilirsin, hayatının o anı. Teşekkür ederim abla. Ben hiç büyüyemedim ya da hep büyüyüp de küçüldüm. Kendimi ağlamaktan kurtulamaz sandım ama senin sayende gülmeyi öğrendim. Çok güzelsin. Günbatımının ufukta görünen o turuncu hali sensin. Bir zamanlar gündoğumu da belki bendim. Ve teşekkür ederim anne. Hep göğsünde kalmak isterdim. Polaris."
Sayfa 26 - Polaris...Kitabı okudu
Reklam
"Sayın Skellen," diyebildi askerlerden biri kısık sesle. "Korkunç şeyler oluyor! Şeytan karıştı bu işe... Hedefi şaşırmayan oklar atıyorlar... Kılıçla öyle vuruyorlar ki... Orada ölüm var... Her yer kan içinde." "Yaklaşık on adam öldü... Belki daha fazla... Şuradaysa... Duyuyor musunuz?" Yine bir patlama oldu, şato sarsıldı. "Büyü," diye mırıldandı Skellen. "Vilgefortz... Göreceğiz birazdan. Kim kimi yeniyor anlayalım bakalım." Bir paralı asker daha koşarak geldi. Benzi atmış, üzeri kireç tozuyla kaplanmıştı. Uzun süre ağzını açıp tek söz söyleyemedi. Sonunda sinirli el hareketleri eşliğinde titreyen bir sesle konuşmaya başladı. "Şurada... Şurada... Bir canavar... Efendim... Kapkara büyük bir yarasa gibi. Gözümün önünde birinin kafasını kopardı... Kanlar nasıl fışkırdı anlatamam! Islık çalıp kahkaha attı... Nah böyle dişleri vardı!" "Buradan kurtulamayacağız," diye fısıldadı biri, Baykuş duymadan. "Efendim," dedi Boreas Mun. "Hayalet bunlar. Genç Kont Cahir aep Ceallach'ı gördüm. Bildiğiniz gibi çoktan öldü o." Skellen, onun yüzüne baktı ama sesini çıkarmadı. "Efendi Skellen..." diye kekeledi Dacre Silifant. "Burada kiminle mücadele etmemiz gerekiyor?" "Bunlar insan değil," diye inledi paralı askerlerden biri. "Büyücü ve cehennem zebanileri bunlar! İnsan bunların karşısında çaresiz kalıyor..."
Sayfa 441Kitabı okudu
İlaçların çoğu toprakta ayrışmayarak yıllar yılı kalıyor. Hatta öyle bir kalıyor ki; yağmurlarla, sulamayla derelere, derelerden denizlere, denizlerde balıklara kadar gidiyor... Bir zaman okumuştum ki, okyanusta yakalanan bir balığın etinde DDT (çok zehirli bir böcek öldürücüsü) çıkmış! Çıkar, normaldir. Çok vahşice kullanıldı bu zehirler, anlatamam..
Sayfa 327 - Kırmızı Kedi Yayınevi, Rıfat ÇorulusazanKitabı okudu
Ben çocukların değil büyüklerin aşkına bile inanmıyorum senin anlattığın hikaye büyükle küçük arasında müşterek bir kabiliyetimizin üstüne dikkati celbediyor Muhayyile !Aşkı bir muhayyile oyunu diye kabul edebiliriz Muhayyile çocukta da en canlı kabiliyet.Bundan da anlaşılmıyor mu ki,aşka ,büyük idealleri karıştırmamalı Hatta bir çocuk bir
Reklam
ÜVEYSLERİN ZİKİRDE YAŞADIKLARI
Münevver Rabbimizin rahmeti, sevgisi, aşkı, muhabbeti ve Resulümüzün selam ve bereketi ve muhabbeti sevgisi üzerinize olsun çok sevgili ailem. Her birinizde Rabbimin ayrı ayrı güzelliklerini, lütuflarını görüyor, adeta bir oya gibi sizleri ilmek ilmek işleyişini okuyorum. Veren, yaşatan, öğreten, gösteren ve bildiren Rabbimize sonsuz kere hamd
Sayfa 239Kitabı okudu
İlaçların çoğu ayrışmayarak toprakta yıllar yılı kalıyor. Hatta öyle bir kalıyor ki; yağmurla sulamayla derelere, derelerden denizlere, denizlerden balıklara kadar gidiyor... Bir zaman okumuştum ki, okyanusta yakalanan bir balığın etinde DDT (çok zehirli bir böcek öldürücüsü) çıkmış! Çıkar, normaldir. Çok vahşice kullanıldı bu zehirler, anlatamam.
Sayfa 327Kitabı okudu