Bencilsin işte sen, sizin çevreniz, hepiniz öylesiniz!
Sayfa 46 - izKitabı okuyor
Güller bir ağızdan: -Günaydın, dediler. Küçük Prens onlara baktı. Hepsi de kendi gülüne benziyordu: -Kimsiniz, diye sordu; şaşırmıştı. -Bizler gülleriz, dediler güller. -Ah, dedi Küçük Prens. Yüreği üzüntüyle doldu. Çiçeği evrende bir eşi daha bulunmadığını söylemişti. Oysa işte bir tek bahçede bile ona tıpatıp benzeyen beş bin çiçek vardı! ... Sonra da şunlar geldi aklına: "Eşsiz bir çiçeğim var diye kendimi zengin sanırdım. Oysa sıradan bir güle sahipmişim." ... (...) Küçük Prens, güllere bir daha bakmaya gitti: -Siz benim gülüme hiç mi hiç benzemiyorsunuz. Şimdilik değersizsiniz. Ne sizi evcilleştiren olmuş, ne de siz kimseyi evcilleştirmişsiniz. Tilkim eskiden nasıldı, öylesiniz. O da önceleri tilkilerden bir tilkiydi. Ama ben onu dost edindim, şimdi dünyada bir tane. Güller güç duruma düşmüşlerdi. -Güzelsiniz ama boşsunuz, diye ekledi Küçük Prens. Kimse sizin için canını vermez. Buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile, o tek başına topunuzdan önemlidir. Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgârdan koruduğum odur, kelebek olsunlar diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtılları uğrunda öldürdüğüm odur. Yakınmasına, böbürlenmesine, hatta susmasına kulak verdiğim odur. Çünkü benim gülümdür o.
Reklam
Sadece sıkıcı insanlar sıkılır. Sadece yanlış bayraklar dalgalanır. Size Tanrı olmadıklarını söyleyen insanlar aslında aksini düşünürler. Tanrı başarısızlıkların bir icadıdır. Tek cehennem bulunduğun yerdir. Dallas'tan geçtim ve Pasadena'da aylaklık ettim. Anam ağlamadı çünkü ağlatacak kimse yoktu. İki boy aynasını tuzla buz ettim ve beni hâlâ arıyorlar. İnsanın asla girmemesi gereken mekânlara girdim. Acımasızca dövülüp ölü diye bırakıldım. Kafatasımda cop darbelerinden oluşmuş bir sürü yumru var. Melekler korkudan altlarına kaçırdılar. Harikulade bir insanım. Siz de öylesiniz. O da öyle. Güneşin sarı nabzı ve dünyanın görkemi de.
Öylesiniz, Öylesiniz...
”Günler günlerimize tane tane damlarken / Diyorum, neden olmasın? / Siz de geçiniz / Geçiniz, geçiniz / Üstelik  tam zamanında geldiniz / Az önce, biraz sonra ve şimdi / Ah bilemezsiniz ne güzel, rengarenksiniz/ Öylesiniz, öylesiniz...’' Edip Cansever
Sayfa 12
“Siz benim gülüme hiç mi hiç benzemiyorsunuz. Şimdilik değersizsiniz. Ne sizi evcilleştiren olmuş ne de siz kimseyi evcilleştirmişsiniz. Tilkim eskiden nasıldı, öylesiniz. O da önceleri tilkilerden bir tilkiydi ama ben onu dost edindim, şimdi dünyada bir tane.”
Bakın, derlerdi; biz koyu ve ciddi elbiselerin giyildiği, sokaklarında büyük arabalarla gezilen ve salonlarında değerli içkilerin sunulduğu ziyafetler verilen bir ülkenin insanlarıyız. Özentili vatandaşlarım da içlerini çekerlerdi: Ah, ne kadar öylesiniz! İşte ben bile, bunları bilmenin ezikliği içinde, yolda bana bir şey soran bir yabancıya yardım etmek için çırpınırdım; ona, uzun uzun bir şeyler tarif ederdim.
Reklam
740 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.