Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Kitabın adı:Kızımın Nefesi
Yazarın adı:Turan Ekinci
Sayfa sayısı:218
Acı dolu bir kitap.Nehir ailenin tek kızı Köksal Baba Selvi anne.
Nehir'in ne yazık ki ailesinde kıza ve kadına eziyet etmek bir iş olmuş Kız doğdu Diye üzülür baba kız çocuk insan mı kadın insan mı??
Kız çok akıllı okuması çok güzel. Öğretmenleri bu kız okumalı derler ama baba kızı okutmak istemez. Çünkü kızlar onun gözünde insan değil hayvan gibi çalışan dayak yiyen modern kölesir.
Nehir lisede okur ama bitiremeden okuldan alırlar tarla bahçe Ev derken bitkin düşer. Anne hasta veremdir. Köksal anne ve kızı her gün döver sanki mecburmuş gibi iş edinmiş gibi .
Kız çok sıkılır bu duruma yaşı 18 olduğunda mevsimlik işçilerden birine İnanır. Aklı okumakta olduğu için seni Antep'e götürüp okula yazdırırım demiştir .
Mardin'e evine götürür . Gittiğinde ne görsün adam evli ve iki çocuğu var. Bunun üstüne birde Nehir'e zorla sahip olur .
Nehir polisi haber verir bu kişiyi Hapse atarlar Nehir İstanbul'a gider gitnesine de acaba neler yaşayacak?
Nehir Okula başlar bitirir işe girer çok çalışır babası kanserdir Nehir babasına bakar Oysa ki babanın gözünde kızlar kadınlar insan mıydı?
Eeyyyy erkekler Zalim erkekler kadın insan mıymış Yoksa hayvan mıymış İnsanlık öğrenin insan olmayan erkekler...
Görünmez Kentler, edebi bir dehanın elinden çıkan bir metin olduğunu okura iliklerine kadar hissettiren eserlerden birisi. Kitap, 10. yüzyılda yaşamış Venedikli tüccar ve seyyah Marco Polo’nun gezip gördüğü kentleri kendi gözünden Tatar imparatoru Kubilay Han’a anlatımından oluşuyor. Kentler de sohbetler de kurmaca; bu açıdan kitap postmodern bir
Savaşa rağmen, savaşa karşı okumak
30 yıldır içerde var olan çatışmayı, askeri ve siyasal çabalarla sonuca vardıramamışken, ABD’nin Afganistan’ı, ardından Irak’ı işgali, Arap isyanları, Ukrayna’daki toplumsal yarılma ve Rusya ile AB’nin nüfuz mücadelesi, Suriye iç savaşı, IŞİD’in ortaya çıkışı gibi saymakla bitmeyecek kışkırtıcı etki arasında, Türkiye’nin güllük gülistanlık
Derler ki kaderinizdeki kişi dünyaya geldiğinde, gökyüzünüzde bir yıldız belirirmiş…
Ve ta ki günün birinde siz onu bulana dek o yıldız, size ona giden yolu göstermek için tüm gücüyle parlamaya devam edermiş.
Donna ile Will, yıllar önce aynı gün, aynı hastanede dünyaya gözlerini açtıklarında onlar için parlayan yıldızların, birbirlerine bu kadar yakın olduğunu asla tahmin edemezlerdi. Daha aldıkları ilk nefeste dokunmuştu kader kalplerine. Öte yandan geçen zaman, ikisi için gece ile gündüz kadar zıt hayatlar sunacak kadar acımasızdı.
Donna, sorunlu annesi ve fedakâr ablası ile zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermek zorundaydı. Will ise yaşadığı büyük kaybın ardından acısını, dünyanın öteki ucuna giderek yaşamaya karar vermişti.
Oysa Will, hayatın anlamını bulmak üzere çıktığı bu yolculukta başından beri kaderini, yani Donna’yı aradığından habersizdi. Birbirlerinin varlığından bile haberdar olmasalar da takvimden düşen her yaprak, her adım, her yol onları bir araya getirecek tesadüfler zincirinin bir parçasıydı. Ta ki her şey için çok ama çok geç olana dek…
Peki ya aşk? Bu üç harfli kelime, zamana bile karşı gelip yanlışları doğruya çevirebilecek kadar güçlü olabilir miydi? Hep Seni Aradım, doğru insana yanlış zamanda âşık olanların hikayesi.
ALKIŞLARLA LAMİA-DEMET ALTINYELEKLİOĞLU,550
Yine bir dönem romanı,yine bir şöhret,yükseliş ve çöküş…Tiyatro ve sinemanın primadonnası…Tüm erkeklerin etrafında pervane olduğu,kadınların tahammül edemediği bir güzellik,kabiliyet ve özgüven…Ayakkabısından şampanya içilen bir kadın…(tıpkı Cahide Sonku gibi)
Ama onun da hayatında bir sır
"Harekete geç ve hak ettiğini bu hayattan al ! "
Herkese Merhaba
Kişisel gelişim kitabıyla sizlerleyim.
Yarına çıkacağımızın garantisi varmış gibi yaşıyoruz, oysa herkesin belirlenmiş bir ömrü var. Her anına şükretmemiz gerektiğini unutuyoruz.
Bu hayat bizlere verildi. En doğru şekilde yaşamımız gerekiyor. İlk adımsa kendimizi sevmek olacak. Kendini seven, kendine saygı duyan insan hayatın anlamını bulmuş oluyor. Bu süreçte olumsuzluklarla karşılaşabiliriz, acılar yasayabiliriz. Önemli olan her yeni günün bir başlangıç olduğunu bilmeliyiz.
Okuyucuyu kendine yolculuk yaptıran , her bölümde önemli konulara değinen bir kitaptı. Merak edenler için bir kaç alıntı bırakıyorum.
"Laf anlamayan insanlara laf anlatmayı bıraktığım günden beri kafam rahat."
"Kendimizi ve kendimize olan saygımızı korumak için aynı hatayı iki kere affetmeme kararlılığı gereklidir. İlk hata anlaşılabilir ve affedilebilir olabilir ancak aynı hata tekrarlandığında artık dersimizi almış olmalıyız"
"Fazlasını verdiğiniz hiçbir yerde kıymetiniz bilinmez. Kendinize ait olan hayatı başkalarının memnun etmek için harcamayın."
"Bu dünyadaki en büyük servet, şüpheye düşürmeyen samimiyet ve sevgidir."
Hayatı hep erteleriz. Oysa bir günümüz daha olduğunu bilemeyiz. O yüzden anı dolu dolu yaşamalıyız.Her yeni güne de bir fırsat olarak bakmalı ve ona göre başlamalıyız. Bu kitap da tam olarak bunu anlatıyor bize. İçsel sevgiyi, saygıyı, huzuru ele alıyor. Kişisel gelişimimiz için ihtiyacımız olan tüm konulara değinmiş yazarımız. Çok da güzel bilgilerle süslemiş, içsel bir yolculuğa çıkarmış bizleri.
Kişisel gelişim türünü çok severim ama genelde bu tür kitaplarda biraz seçici davranırım. Bu kitabı okuduğum için asla pişman değilim, benim için tam bir başucu kitabı oldu.
Dokuz adet hikayeden oluşan güzel bir kitap ama en beğendikleri Aşk Bir Ütopyadır ve son hikaye kitabın da ismi olan Aşk Köpekliktir.
Aşk Bir Ütopyadır hikayesi şöyle başlıyordu masmavi bir denize girmek benim aklıma direk Akdeniz kıyıları geldi oysa Haliç den bahsediliyordu ve masmavi bir denize giriliyordu(tabi olay çok ileri bir gelecekte geçmekte)ve bir aşk hikayesi....
Aşk Köpekliktir yani son hikaye biraz polisiye biraz acı bir aşk hikayesi ama bu hikayeden Ahmet Ümit iyi bir roman çıkartırdı burda sanki biraz ağzımıza pekmez sürülmüş gibi geliyor ve geçiyor...
Eser dünyanın önemli bir sorunu olan adalet meselesinin suç-ceza ve sonunda insanların ıslah olmadan tekrar suç işlemeye itilmesine gönderme yapıyor. Ütopik olsa bile ana fikri güzel. Zira kamuya karşı işlenen suçlar eser kahramanının işlediği kadar masum suçlar değil. Eserin dikkat çeken en önemli kısımlarından biri bence, engelliler konusunda ne kadar önyargılı,bilgisiz ve düşüncesiz olduğumuzu bize anlatmak istemesi... Oysa tam olarak anlatılmak istenen gibi hepimiz birer engelli adayı değil miyiz? (aynı şeyi şahsi olarak mahkûm olma konusunda da düşünüyorum.yani hasbelkader hepimizin yolu istemeden de olsa hapse düşebilir.) Eser, kahramanlar ve içerik konusunda detay vermek istemiyorum. İki üç saat içinde okunabilir güzel bir hikâye. Ben beğendim,tavsiye ederim... İyi okumalar kitapla kalın.
Hayatı boyunca özgürlüğü hiç tadamamış, ailesinin borçları yüzünden sevmediği bir işi yapmak zorunda kalan Gregor Samsa;kendisini ötekileştiren,yalnızlığa sürükleyen,kendisini değersiz hissettiren bu şeylerden kaçıyor. Ailesinin ve toplumun dayatmalarına karşı çıkıyor ve dışlanıyor.
"Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendini bir böcek olarak buldu;oysa o hep böcekti;ilk defa aynaya baktı."
