"...Birbirinin benzeri olan şeyleri bir araya koyarsın, aynı olanlarla olmayanları ayırırsın. Ömrüm boyunca bunu yaptım. Herkes her şeyi birbirine karıştırıyor. Her şeyi aynı yere atıyorlar. Çöplükler böyle oluşuyor. Çöp diye bir şey yoktur oysa. Kaldırıp attığımız şeylerin karışıklığıdır çöplük.
Ondan vazgeçemem, diyorsun. Vazgeçmek istiyorsun, ama bunu yapamıyorsun. İşte çöp oldu bile, Gino. Hem ondan vazgeçmek istemiyorsun, hem de vazgeçebileceğini pekâlâ biliyorsun. O sana kaç kere söyledi kendisini bırakmanı. Kimse sana bir şey diyemez onu bırakırsan. Geleceğiniz yok sizin. Şurdaki radyatörlerin bile daha çok geleceği var sizden. Hem bırakmak da yanlış kelime. Bırakmak için aynı evin kapısını kullanmanız gerekir, oysa siz hiçbir zaman aynı yerde birlikte yaşamadınız. Bırakmak söz konusu değil burada. Sense sürdürmek istiyorsun bu işi. Nedenini sormuyorum. Neden tungsten diye bir metal olduğunu sormadığım gibi. Çünkü tungsten var.
Aşk da var. Senin durumunda, tungsten kadar aşkın ağırlığı. Sen verebileceğin her şeyi vermek istiyorsun bu Fransız kızına. O zaman işleri karıştırma. Sen onu seviyorsun. O da ölecek. Hepimiz öleceğiz. Ama o yakında ölecek. O zaman elini çabuk tut. Çocuk sahibi olamazsın. Bu pisliği bir sonraki kuşağa geçirme tehlikesini göze alamazsın.
Eskiler metallerin yer altında oluştuğuna inanırlardı. Civayla kükürdün çiftleşmesinden oluşurmuş bütün metaller. Kaput kullan, Gino. Evlen onunla. Bir kadınla evlenmiş olacaksın, virüsle değil. Hurda çöp değildir, Gino. Evlen onunla."
Benim Adım Kırmızı 1591, yılında karın İstanbul’u beyaza boyadığı günlerde geçer.Kara, padişahın nakkaşlarından Zarif Efendi’nin öldürülmesi yüzünden Acem Ülkesi’nden Enişte Efendi’nin çağrısı üzerine İstanbul’a gelir. Kitap ise Zarif Efendi’nin bize öldürülüşünü anlattığı “Ben Ölüyüm” bölümünde “Şimdi bir ölüyüm
Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
şiirler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşk'ı bilir oysa bayım...