Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Ahlak Metafiziğinin işi, olanaklı bir saf istemenin yani ahlakın en yüksek ilkesinin araştırılmasından öte bir şey değildir. İnsanın istemesinin eylem ve koşullarını araştırmak değil. Saf ve pratik eleştiri arası geçiştir. _Ahlak metafiziğinin görevi, deneyim ve güdülere dayanmayan, saf aklın düşüncesinde ortaya çıkan idelerin, iradeye
Otomatik Portakal'ın distopik evrenini özgür irade kavramıyla açıklamaya çalışmışlar. Haklılar ancak orada yalnızca özgür irade, seçme hakkı ve kişi hürriyeti söz konusu değildir. Evet, Pavlov'un köpeği ile ilişkilendirilmiş dehşet verici bir kitap. Bu kitap için okuduğum günden beri "dehşet" kelimesinden başka bir sözcük
Reklam
"İsa'nın Yaşamı"nda olduğu gibi " Hıristiyan Dininin Pozitifliği" makalesinde de Hegel İsa'yı sanki Kantçı reçeteye uyan bir öğretiyi vaaz eder gibi gösterir. Ama ona göre Yahudi halkının yozlaşması (bu konuyu Gibbon'un Roma lmparatoluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi'nin 15. bölümünden almış gibidir) onların İsa'nın mesajını almasını imkansız kılmıştır. Hegel'in o dönemdeki görüşüne göre Yahudiler, kendi dinle­rini, yasaya tabi olup ona itaat etmeye dönüştürmüşler ve böylelikle bütün bireysel özgürlükleri ortadan kaldırmışlardır. İsa'nın takipçileri de Yahudilerin ilahi yasaya bağlılığına katılıp yozlaştıklarından, İsa'nın öğretilerini -"hakikat ve özgürlüğün kendi çabalarında" yattığını ve er­demli yaşamın bu yoldan geçtiğini salık veren öğütlerini kabul edil­mesi imkansız olarak görmüşler ve İsa'nın öğretilerini onların hakikatini kavradıklarından değil, İsa'nın kendi kişisel otoritesine, onun sözlerine bağlılıktan dolayı kabul ettiklerini ilan etmişlerdir. İsa'nın takipçileri ile kendi başlarına düşünmeyi öğrenen Sokrates'in takipçileri arasındaki fark belirgindir: Hegel'in ifade ettiği gibi, "İsa'nın takipçilerinin özgür bir toplumun yurttaşının kendi vatanında uğraştığı gibi politik ilgileri yoktur; tüm ilgileri kişi olarak İsa'yla sınırlanmıştır," öte yandan Sokrates'in takipçileri, "Sokrates'i erdemi ve felsefesi için severler, erde­mi ve felsefeyi onun yüzünden seviyor değillerdir. "
...Özgürüz diye illa kaçıp gitmeyiz. Yuvada her şey yolundaysa hep oraya geri döneriz. Birini alıkoymanın ya da korumanın en iyi yolu kuşkusuz kendi kendine geri dönsün diye yuvayı sıcak tutmaktır. İhtiyacımız olan şey belki de budur: ahenkli bir denge. Aile hayatı ile özgürlüğün avantajlarını bir araya getirerek.
... hakiki ütopyalar veya cennetler meleklere ve azizlere aittir, oysa biz insanlar ne meleğiz ne de aziz. insanlar yanılabilir, başarısız olurlar. ama kusurlu yaratıkların ütopyalarda yeri yoktur ya da daha doğrusu bizim ütopyalarda yerimiz yoktur. insanlık, yanılabilir olmasının yanı sıra, değer çokluğuyla karakterize edilir, zira insanlar yalnızca farklı olmakla kalmaz, aynı zamandan bazen birbiriyle uyuşmayan hedefler peşinde koşarlar. buradaki asıl husus, örneğin özgürlük ve eşitlik gibi, çoğu zaman birbiriyle çatışan çok sayıda sahici değerin var olmasıdır. değer çatışmaları insan hayatının bir parçasıdır. aslında, bu değer çatışmalarının yalnızca farklı gruplar arasında değil, aynı zamanda bireyin kendi içinde de ortaya çıktığını kabul etmek önemlidir. çoğu durumda hangi değerlere öncelik verilmesi gerektiği sorusuna tek bir doğru yanıt bile verilemez, aksine doğru yanıtlar çeşitlilik arz edecektir. ayrıca, insanlar her zaman farklı değerlere ve ideallere sahip olacağından, her toplum aynı çatışmaları yaşayacaktır. bu olgu göz önüne alındığında, ütopyacının rüyanın ancak kitlesel baskı yoluyla gerçekleştirilebileceği açıktır, çünkü herhangi bir ütopya tüm değer çatışmalarının sona ermesini gerektirir. ütopya, tek bir iyi yaşam ideali etrafında örgütlenmiş bir toplumdur ve bu ideal herkes tarafından paylaşılır.
ütopyacı sosyal mühendis, toplumu tek bir hamlede dönüştürmek ister. sonuçta, mevcut toplum o kadar iç paralayıcı bir durumdadır ki, kademeli iyileştirmeler onu kurtaramaz. eski basitçe yeniye yol açmalıdır. ütopyacı sosyal mühendisliğin en önemli sorunlarından biri, bütünlüklerle iş görmesi ve bu nedenle, ortaya çıkan eksiklikleri, ehliyetsizliğe veya ihanete atfetmesidir, çünkü ideal suçlamanın ötesindedir.
Sayfa 241Kitabı okudu
Reklam
Ne diyorum ki ben? İşte sizin rıza göstermeyeceğiniz şey tam da budur. Hiyerarşisiz bir toplum hayal edemeyeceğiniz için, siz kendinizi otoritenin havarisi yaptınız; iktidara tapınan sizler, iktidarı güçlendirmekten ve özgürlüğün ağzına kilit vurmaktan başka bir şey düşünmüyorsunuz; sizin gözde özdeyişiniz, halka rağmen halkın iyiliğini sağlamak gerektiğidir; iktidarın ve politikanın ortadan kaldırılması yoluyla toplumsal reforma başlamak yerine, size gereken şey, iktidarın ve politikanın yeniden inşasıdır.
Lirik şiirin Yunanistan'da ortaya çıkışı ve ilk gelişimi, özgürlüğün filizlenmesi ve cumhuriyetçiliğin ortaya çıkması ile eşzamanlıdır.
Sayfa 333Kitabı okudu
348 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Çağdaş Yunan Edebiyatının yanlış bilinip az sevilen büyük yazarlarından biri Kazancakis. 1957 Nobel Edebiyat Ödülünü yalnız bir oyla Camus'a kaptıran yazar, "Zorba" kitabı ile yaşamı sorguluyor, sorgulatıyor. Kitapta 35 yaşındaki yazar ile Zorba adlı 65 yaşındaki Makedonyalı bir köylünün hikayesi anlatılıyor. Zorba sıradan bir köylünün aksine keyfine, özgürlüğüne düşkün, insanları tahlil etmiş ve kendine göre bir özgürlük felsefesi oluşturarak yaşamına yön vermiş. Çok güzel alıntılar var kitapta.. Tavsiyemle.. "Dünyaya özgürlüğün gelmesi için bu kadar cinayetler ve alçaklıklar mı gerekli yani?" "İnsan canavardır! Ona kötülük mü ettin? Senden çekinir ve titrer. İyilik mi yaptın? Gözlerini oyar. Însanlara umut verme. Hepimizin eșit olduğumuzu söyleme; çünkü hemen senin hakkını çiğner, elinden ekmeğini kapar." "Hayır, Özgür değilsin! Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden biraz daha uzun; hepsi bu kadar!"
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202016bin okunma
"İnsanlar biriciktir, biz ahlaka muktedir tek varlığız. Fakat bu ahlaki bakış açısı ancak ona sahip olan varlık normatif bir perspektiften eylem alternatiflerini değerlendirebiliyor ve ardından bu seçenekler arasında tercih yapabiliyorsa anlamlıdır. Bildiğimiz kadarıyla insanlar, her biri ahlaki anlamda bir ön koşul olan bu kriterlere uyan tek canlıdır. Dolayısıyla, insan yeryüzündeki tek ahlaki yaratıktır. Ahlaki olarak sorumlu tutulabilecek tek hayvan biziz."
Sayfa 35 - Redingot KitapKitabı yarım bıraktı
588 öğeden 571 ile 585 arasındakiler gösteriliyor.