Hiç fark ettiniz mi, bilmem, size yabancı kalması gerekirmiş gibi görunen, hiç değilse sizi ilgilendirmezmiş gibi gelen bir kişinin adı bir kez önünüzde söylenmeyegörsün, tüm ayrıntılar gelip yavaş yavaş bu adın çevresinde toplanır, tüm dostlarımızın size şimdiye kadar hiç anlatmadıkları bir şeyden söz ettiklerini görürsünüz. O zaman bu kişinin neredeyse sizinle ilişkisi bulunduğunu anlar, hiç belli etmeden birçok kez yaşamınıza girdiğini fark edersiniz; size anlatılan olaylarla kendi yaşamınızın kimi olayları arasında gerçek bir uyarlık, gerçek bir yakınlık bulunduğunu görürsünüz.
Böylesine bir sürüye eşlik ederek nasıl o kıza layık biri olabilirdi? Yüzleştiği bu sorun onu dehşete düşürüyor, işçi sınıfına mensup biri olmanın ağır yükü altında bunalıp eziliyordu. Her şey onu baskı altında tutmak için adeta işbirliği içindeydi - ablası, ablasının evi ve ailesi, çırak Jim, tanıdığı herkes, yaşamındaki her bağlantı. Hayat ağzında buruk bir tat bırakıyordu. O zamana kadar hayatını kabullenmiş ve çevresiyle birlikte mutlu mesut yaşamıştı. Hayatı, kitap okuduğu zamanlar dışında asla sorgulamamıştı, fakat nihayetinde onlar sadece kitaptı, adaletli ve olanaksız bir dünyaya dair masallardan ibaretlerdi. Fakat şimdi o dünyanın mümkün ve gerçek olduğunu, Ruth adında çiçek gibi bir kadının o dünyanın merkezinde yaşadığını görmüştü; bundan böyle buruk tatları, acı veren arzuları ve umutla beslendiği için insanı boşuna heyecanlandıran ümitsizliği bilmek zorundaydı.