Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Scum Değerlendirmesi
Radikal feminizm'in önemli temsilcilerinden olan Valerie Solonas'ın bu kitabını şaşkınlık ve ilgiyle okudum.En başta ironi yoluyla düşüncelerini anlatmaya çalıştığını düşündüm fakat devam ettikçe bu "ironi" lerin yazarın kendi düşüncesi olduğunu anladım.
Dünyadaki birçok kadın çevresindeki erkeklerden psikolojik ve fiziksel olarak zarar görmüş olabilir fakat bu erkek babanız olduğunda düşünce yapınızdaki erkek algısının öfkeyle inşa edilmiş olması anormal değildir.Yazarın geçmişinin kitabındaki nefret dolu ifadelere yansıması tabii ki olağan bir durum fakat bunun başka insanlar tarafından benimsenmesi olayı başka boyutlara sürükler.
Kitabın içinde değerli gözlemler barındırdığını kimse inkar edemez fakat genel olarak içeriğe baktığımızda yazarın tasvir ettiği ve ulaşmak istediği dünyanın aslında bir distopya örneği olduğunu söyleyebiliriz.
Kadınların ataerkil düzenden zarar görmüş olduğu ve hala da zarar gördüğü aşikar ama bunu karşı cinsi yok ederek çözmek elbette doğru ve geçerli bir yöntem değildir,saçmalıktır.
Sonuç olarak kadınlar olarak mücadele vermeye hala devam etmekteyiz.Haklarımızın her zaman peşinde olup ataerkil düzenin son bulması için elimizden geleni yapmalıyız. Solonas ile ortak olduğumuz nokta da işte bu.
Akademik makalelerden entelektüel açılımlara
90'larda Radical Philosophy dergisi ile yapılan 20yy'ın son önemli ve hemen tamamı akademsiyen olan dokuz entelektüeli ile yapılan söyleşilerin bir derlemesi. Konular arasında, Berlin duvarının yıkılışının ardından Marksizm, Feminizm, Post-kolonyal ve eleştirel teoriler, radikal siyaset ve cinsiyetçilik sayılabilir.
Ülkemin ve dünyanın içinde bulunup, Neoliberal köleliğin altında kıvrandığımız günümüzde; saçma iktidarlar ve ideolojiler bağlamında bir TEPKİ adına da okuduğum bu eserde, Marksizm adına #corneliuscastoriadis #istvanmeszaros ##axelhonneth 'in görüşlerini ve #şarkiyatçılık ,daha önce de incelediğim #entelektüel eseri bağlamında #edwardsaid 'i, Feminizm ve toplumsal cinsiyet bağlamında #judithbutler ile #drucillacornell gibi kadın entellektüellerin görüşlerini öğrenme fırsatı buldum.
Söz konusu görüşleri tüm çelişkileri ve umarsız çıkışları ile öğrenmeli, zira patavatsızlığa varan açıksözlülükleri etkileyici olması bir yana, günümüzü bir nebze olsun anlamlandırma adına çok önemli. Söyleşilerin pek çok yerinde refere edilip tartışılan #derrida 'nın #marxınhayaletleri eserini de paylaşacağım ki, burada teori bazında çakışması çok iyi oldu, doğrusu. Dergi editörü #peterosborne 'un giriş tümceleri, çağın felsefi çıkmazlarını da oldukça iyi yansıtıyor. Okunmalı bence, yarı ütopik alan üniversite makalelerinin bir açıklaması adına da...
Feminizmle alakalı olarak bilgilendirici ve yanlızca kadınların değil herkesin okuması gereken bir kaynak olarak görüyorum. Feminizmin birçok çalışma sahası içerisinde yazarın değindiği konulardan çok fazla sapmadan incelememi yapmaya çalıştım. :) Öncelikle yazarın bu kitabı yazmaktaki temel amacı feminizmin yalnızca kadın hakları için mücadele
Tam anlamıyla ismiyle özdeşleşen bir kitap. Erile/erkeğe değil erkek ırkına duyulan nefret, intikam ateşi... Her ne kadar radikal feminizmin önemli eserlerinden sayılsa da feminizm ideolojisini içselleştirmiş biri olarak bu kitabın feminizmle doğrudan ilişkisi olduğunu düşünmüyorum, tamamen erkek nefreti üzerine yazılmış intikam soylemleri içeren bir manifesto. Bu nefretin tabii ki bir sebebi var; yazarın küçük yaşta babasının tacizine uğraması, sonraki yaşamını geçimini seks işçiliği yaparak sağladığı ve yaşadıklarından dolayı akıl ve ruh hastalığını kaybetmesi... Tek eleştireceğim nokta feminizmle ilişkilendirilmesi. Bunların dışında yazarın yazdıgı keskin analizleri okunmaya değer, savlarını son derece güzel örneklerle ispatlıyor, eğer eksik bir cinsiyet varsa o da eril olandır diyor ve genetik kodlardan da yola çıkarak kadının eksik hali olarak resmediyor. Okunmaya değer bir kitap, ismine aldanmayalım :)
Kitap "Tek cinsiyetli bir toplum var olabilir mi?" Sorusuna müthiş bir cevap niteliğinde. Roman beklentisiyle yaklaşırsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Kitabı okudukça içinde bulunduğunuz düzeni sık sık sorgulayacağından da şüpheniz olmasın. Onun dışında kült bir feminizm anlayışı yok, daha çok radikal feminizme değinilmiş. Kesinlikle gezilmeye görülmeye değecek bir ütopya.
Özellikle üçüncü dünya ülkelerinde hala pek çok ayrımcılığa maruz kalan kadınların haklarını savunmak günümüzde en çok övgü toplayan davranışlardan biri haline geldi. Sorunun kökekine inmekten uzak, yüzeysel ve yer yer hamasi cümlelerle birçok kişinin kadın haklarına dair söylemler geliştirdiğini neredeyse her gün görmek mümkün.
Kendini bir feminist olarak tanımlayan ve bu akımın aktivisti olarak da kabul edilen yazarımız erkeklerin femizimdeki yeri üzerine kısacık bir kitap yazmış. Toplumsal cinsiyet eşitliğiyle alakalı okumalar yapmayı seven biri olarak bu kitabı havada kaptım açıkçası.
Erkeklerden nefret ediyorum. Oldukça iddialı ve radikal bir cümle. Kitabı okuduğunuz zaman yazarın aslında erkeklerden pek de nefret etmediğini anlıyorsunuz. Ancak bu cümle öyle bir cümle ki yazarın feminizm içerisinde erkeklere biçtiği rolü de çok iyi özetliyor. Yazara göre erkekler bu meselenin dışında durmalı ve kendilerini feminist olarak tanımlamamalı. Yazarın bu sonuca nasıl vardığını burada anlatmak doğru olmaz. Zaten kısacık olan bu kitabı okumanız gerek.
Ursula K. hanımefendiyi geçen günlerde kaybettik. Benim bildiğim yazarlar arasında bilim kurgu işini en estetik şekilde icra eden yazardı. Sentetik, plastik kokan bilimkurgu yoktu yapıtlarında, aksine içinde duygu ve düşünce seli olan kitaplar yazdı. Aklı-zihni için konuşursam, sanırım en değer verdiğim zihinleriden birisi bu dünyadan göçtü gitti.
424 syf.
3/10 puan verdi
Deizm, dinler arası diyalog, inançlı veya inançsız olmanın ardındaki kişisel saikler, Türkiye'nin siyasi topografisi, radikal İslamcılar, Türk gencinin Doğu-Batı arasındaki sıkışmışlığı, eşcinsellik, kadının bilhassa Türk kadınının toplumdaki yeri, toplumsal cinsiyet, feminizm ve bilimum güncel konu üzerine satır arası vaazlar içeren kurgusal
Charlotte Perkins Gilman 3 Temmuz 1860 yılında ABD'de dünyaya geldi. Amerikan edebiyatının etkili ismi olan yazar feminist harekete yüzyıl aralığında büyük katkılar sağlayan Amerikan geleneğinin önemli yazarlarından biridir.
Din bilimcisi olan babası çocukken ailesini terk ettiği için mutsuz bir çocukluk geçiren Gilman yaşamı süresince
Donna Haraway'in 1985 yılında yayınladığı özellikle sosyalizm-feminizm üzerine yeni açılımlar sağlamayı hedefleyen pomo bir metindir. alt başlığı "science, technology, and socialist-feminism in the late twentieth century" (yirminci yüzyılın sonunda bilim, teknoloji ve sosyalist feminizm) idir. ayrıca, haraway'in "simians, cyborgs
