Kitap, yazarında söylediği gibi, kurgu değil. Arkadaşı Franz Tunda'nın yaşamından kesitler.
1. Dünya Savaşı dönemini anlattığını görünce okumak istedim. Güzel konulara da değiniyor ancak tam anlamıyla bir konu bütünlüğü yok maalesef. Oradan oraya, kenardan köşeye gidip gelen bilardo topu gibi. Her şeyi anlatmak isteyip de hiçbir şey anlatamayanlar vardır ya... Tam olarak olmasa da benzer yanları var.
Avusturya âşığı bir genç, marşlarla gittiği savaşta, Ruslara esir düşer, kimlik değiştirir SSCB'nin Kafkasya görevlisi olarak yaşamına devam eder. Bakü'de evlenir. Bakü'ye gelen bir hanıma âşık olur. Viyana'da da sevda ettiği biri vardı savaşa katılmadan önce. Cebinde onun fotoğrafı, kalbinde onun artık duyulmayan sesi... Kalkar Almanya'ya ağabeyinin yanına gider, oradan bu kalbinden silemediği hanımı bulmak için Paris'e... Dikiş tutmaz Sabri gibi avare dolanır durur.
Bu hikâye Roth'un yakın arkadaşı Zweig'in elinden çıksaydı eminim ki daha farklı olurdu. Eser güdük kalmış, oysa konu bence efsane. Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok eserini okuyunuz, anlatmak istediğim daha iyi anlaşılır. Hayata bakış açınız değişir.
Keyifli okumalar...