Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kurtuluş Savaşı'nda köylü kadınlarının fedakarlıkları sonsuzdur, yuvası ve yavruları saldırıya uğrayan bir dişi aslanın savunmasından farkı yoktur.
·
Puan vermedi
Kuyucaklı Yusuf
Romanın merkezinde Yusuf ve Muazzez'in imkansız aşkı yer alıyor. Yusuf, yoksul bir köylü çocuğu iken Muazzez, varlıklı bir ailenin kızıdır. Bu statü farkı, Yusuf'un Muazzez'e olan aşkını engellemeye yetse de, aralarındaki tutku ve çekim onları birbirine yakınlaştırıyor. Sabahattin Ali, bu imkansız aşkı ustalıkla tasvir ederek, okurun duygularını da harekete geçiriyor. Yusuf'un Muazzez'e olan derin sevgi dolu bakışları, Muazzez'in Yusuf'un samimiyetine karşı hissettiği çekim, her satırda hissediliyor. Fakat bu aşk, toplumun dayattığı kuralla ve sınıfsal engellerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Bu imkansızlık, Yusuf'un ruhunda derin yaralar açarken, Muazzez'in de vicdan azabı çekmesine neden oluyor. Bu azabı anlatırken de sade ve yalın bir kullandığı için anlaşılması kolaylaşıyor. Ayrıca i zamanın sosyo-politik durumunu da oldukça güzel yansıtıyor.
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021173,9bin okunma
Reklam
112 syf.
·
Puan vermedi
Livaneli’nin daha önce okuduğum diğer kitaplarına göre farklı tarzda yazdığı kısa, keyifli ve bana göre sürükleyici çünkü sevdiğiniz biri birden karşınıza çıkıyor bırakmak istemiyorsunuz. Tanıdığımız kişilerin müstearlarını kullanarak yazmış. Zaten kitabın başında tarzının farklı olduğunu bu kitabın bir tür “Şehrengiz” olduğunu söylemiş. Divan edebiyatına ithafen. Keyif kahvemi içerken bir kitap okuyayım çokta uzun olmasın farkı tür olsun isterseniz güzel bir seçim olacaktır. “Bu şehir eski İstanbul mudur?” “Sabahattin Ali yaşasaydı bu yazıyı bugün de yazacaktı demek ki…” “Böylece sadece yazı aleminde var oluruz” “Martılar çığlık çığlığa her akşam Bir büyük rüzgar dağıtır şarkılarımı” “Elbet bir gün, bizim de sevgilim Köyümüzde beyaz badanalı bir evimiz olur”
Gölgeler
GölgelerZülfü Livaneli · Doğan Kitap Yayınları · 20183,903 okunma
İnsanların hemen hepsi hayatı karın doyurmak ve lalettayin biriyle yatmaktan ibaret farz ederler. Halbuki bu takdirde insanın hayvanlardan ne farkı vardır?
"Senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması... İnsan ömrü doğumdan ölüme kadar uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir..."
Sayfa 110 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
İnsanların hemen hepsi hayatı karın doyurmak ve latettayin biriyle yatmaktan ibaret farz ederler. Halbuki bu takdirde insanın diğer hayvanlardan ne farkı vardır, onların dimağları da karınlarını doyurmak ve kendilerine bir eş bulmak hususunda kâfi derecede hizmet görüyor, ancak bunları düşünmek, onlardan hiç ayrı olmamak demektir. Halbuki insanın bir de dimağı vardır ki yemek, yatmak, eğlenmek gibi şeylerle alakadar olmayan birtakım ihtiyaçlar taşır. Kendine yakın bir arkadaş arar. Kendisine yardım edecek (maddi veya manevi yardım edecek) diğer bir insan ister ve bunun mümkün olabilmesi için yardım isteyen diğer insanlara yardıma hazır bulunur. Sonra muhakkak sevilmek ister, bunun için de başkalarını sever. Düşün, dünyada yalnızlık kadar feci şey var mıdır? Tabii yalnızlıktan kafa yalnızlığını kastediyorum, yoksa dünya bir sürü kuru kalabalıkla dolu... Ama bizim manevi hayatımızda, maddi hayatımızda bize eş, arkadaş olabilecek insan ne kadar azdır. Ben bazen çok sevdiğim bir arkadaşla beraber tenha bir köye gider ve on beş yirmi gün kalırdım. Bu zaman zarfında hiç yalnızlık üzüntüsü çekmezdim. Çünkü kafa dengi bir arkadaşım vardı. Fakat mesela hapishanede yattığım zamanlar, sekiz yüz kişinin arasında olduğum halde yalnızlıktan bunalırdım. Yalnız orada değil, şimdi serbest iken bile kendimi kimsesiz hissediyor ve bunun için seni her gün artan bir istek de bekliyorum. Burada da birçok güya ahbap var, fakat insan hangisine içine dolduran dertleri, kafasına yakan düşünceleri açabilir? Derhal gülerler, yahut tanıyormuş gibi tavırlar aldıkları halde bir şey anlamadıklarını sersem gözleriyle belli ederler.
Reklam
Uzaktaki köşede, içerisinde biri yatıyormuş gibi kabarık duran bir yatak vardı, bana nazaran eğri olduğu için, kimin yattığını göremiyordum. Dayanılmaz bir merakın dürtmesiyle yaklaştım ve orada yatanı gördüm. Gördüm… Ve boğazına şişler sokulan bir hayvan gibi acı bir çığlık kopardım: orada bir iskelet yatıyordu. Kurumuş ve siyahlaşmış etleri yanak kemiklerine yapışmış ve sarı saçları çürük bir yastığı küme küme yığılmış bir kadın iskeleti… Bu anda, kırılan bir camın şıngırtısını andıran bir kahkaha kulaklarımın dibinde patladı, siyah elbiseli adam: “Pek mi korktun?” diyordu. “Niçin, niçin korkuyorsun? Senden, yani hayattan büsbütün ayrı bir şey diye mi? Fakat bu aptallıktır. Onun bizden farkı, bizim ondan farkımız nedir ki? Hiç… Bak, eğilde bak… Bu dişler yok mu, bu muntazam dişler, onların arasından, şimdi bizim konuştuğumuz şeylere benzeyen ne tatlı sözler çıkardı bilsen… Düşünüyor musun ki, bakmaya tiksindiğin bu dişleri görebilmek için onun tebessüm etmesi nasıl sabırsızlıkla beklenirdi!.. Tahmin edebilir misin ki, boğazına dolanarak seni boğacakmış gibi korktuğun bu saçların güneş altında ne hayat dolu parlayışları vardı. Hem bu kadın benimdi. Şu ellerim, şu sana laf söyleyen ağzım nasıl benimse, o da öyle benimdi. Fakat biliyor musun, kollarımın arasından sıyrılıvermesi ne kolay oldu… onunla aramızda hiçbir mesafe yoktur. Bizim onun haline geçivermemiz için bir sebep bile lazım değil; ve bu iskelet bize o kadar yakındır ki, ondan korkmak için ancak bir insan kadar kör ve düşüncesiz olmalıdır.”
"Senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması..."
"Yılbaşının da sence hiçbir hususiyeti yok mudur?” diye sordum. “Hayır” dedi, “senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması… İnsan ömrü doğumdan ölüme uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir…"
Yılbaşının da sence hiçbir hususiyeti yokmudur? diye sordum. "Hayır "dedi senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması. "İnsan ömrü doğumdan ölüme uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir."
Reklam
İnsanların hemen hepsi hayatı karın doyurmak ve lalettayin biriyle yatmaktan ibaret farz ederler. Halbuki bu takdirde insanın diğer hayvanlardan ne farkı vardır,
Birden bire sönen kandilin hikayesi
"bu anda, kırılan bir camın şıngırtısını andıran bir kahkaha kulaklarımın dibinda patladı, siyah elbiseli adam: "Pek mi korktun?"diyordu. "Niçin, niçin korkuyorsun? Senden, yani hayttan büsbütün ayrı bir şey diye mi? Fakat bu aptalıktır. Onu bizden farkı, bizim ondan farkımız nedir ki? Hiç... bak, eğil de bak... Bu dişler yok mu, bu muntazam dişler, onların arasından, şimdi bizim konuştuğumuz şeylere benzemeyen ne tatlı sözler çıkardı bilsen... Düşünüyormusunki, bakmaya tiksindiğin bu dişleri görebilmek için onun tebessüm etmesi nasıl sabırsızlıkla beklenirdi!.. Tahmin edebilir misin ki, boğazına dolanarak seni boğacakmış gibi korktuğun bu saçların güneş altında ne hayat dolu parlayışları vardı."
" Dünyaya bizim gibi insanlar kendi kafalarında tasavvur ettikleri şekli vermeli ve koyun sürüsünden farkı olmayan halk ise sadece tabi olmalıdır ."
Insanların hemen hepsi hayatı karın doyurmak ve lalettayin biriyle yatmaktan ibaret farz ederler. Halbuki bu takdirde insanın diğer havvanlardan ne farkı vardır, onların dimağları da karınlarını doyurmak ve kendilerine bir eş bulmak hususunda kati derecede hizmet görüyor, ancak bunlar düşünmek, onlardan hiç ayrı olmamak demektir. Halbuki insanın bir de dimağı vardır ki yemek, yatmak, eğlenmek gibi şeylerle alakadar olmayan birtakım ihtiyaçlar taşır. Kendine yakın bir arkadaş arar. Kendisine yardım edecek (maddi veva manevi yardım edecek) diğer bir insan ister ve bunun mümkün olabilmesi için yardım isteyen diğer insanlara yardıma hazır bulunur. Sonra muhakkak sevilmek ister, bunun için de başkalarını sever. Düşün, dünyada yalnızlık kadar feci şey var mıdır?
" İnsanların hemen hepsi hayatı karın doyurmak ve lalettayin biriyle yatmaktan ibaret farz ederler. Halbuki bu takdirde insanın diğer hayvanlardan ne farkı vardır, onların dimağları da karınlarını doyurmak ve kendilerine bir eş bulmak hususunda kâfi derecede hizmet görüyor, ancak bunları düşünmek, onlardan hiç ayrı olmamak demektir. Halbuki insanın bir de dimaği vardır ki yemek, yatmak, eğlenmek gibi şeylerle alakadar olmayan birtakım ihtiyaçlar taşır. Kendine yakın bir arkadaş arar. Kendisine yardım edecek diğer bir insan ister ve bunun mümkün olabilmesi için yardım isteyen diğer insanlara yardıma hazır bulunur. Sonra muhakkak sevilmek ister, bunun için de başkalarını sever."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.