kasabanın ölümlerden aşk beğendiği zaman:
yetim çocukluğum
dizlerini karnına çekip sorardı: doğmayacak mısın
bir şehir arardım, diyelim bir yer,
aksak yürürdüm sokaklarında
yüzümden bir halkın solgun meramı okunurdu:
âh hayat! bizim hayfımız hangi devrâna kaldı
gölgeme bile silah çektiğim zaman: kurak gençliğim
ellerini çenesine dayayıp sorardı: sevinmeyecek misin
bir şehir arardım, diyelim bir yer, sabi kalırdım orda
sicilimden bir harâminin son tufanı okunurdu:
âh! geçti devrân kendine vurmadın dara
adımlarıma rahmet okumadığım zaman: ürkek sonlarım
bavuluna son parçayı koyup giderdi: konuşmayacak mısın
bir şehir arardım, diyelim bir yer, ıslak bulurdum ellerimi
tren gardan çıkarken son vagona yetişirdim
âh! benim eski sesime zarar aşktın sen:
artık kalbimde fetret
"Bildiğin gibi şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün: O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek. Sanatta şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefedeyse kendini wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır ama pasiflik değildir. Bir insanın kişiliğindeyse... nasıl söylemeli... Hakimiyet peşinde olmayan bir otorite mi? Onun gibi bir şey."
Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçak gönüllülük demek. Sanatta Şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefeyse kendini wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır ama pasiflik değildir. Bir insanın kişiliğindeyse...nasıl söylemeli... Hakimiyet peşinde olmayan otorite mi? Onun gibi bir şey...”- “İnsan Şibumi'yi elde etmez. Ancak onu...keşfeder. Bunu yapabilecek pek az sayıda üstün nitelikli insan vardır.”- “Daha çok, bilgilerden geçip basitliğe varmak gerek.”
Sabi {r.a.) söyle bir hikâye anlatır: Avcının biri bir gün
bir serçe avlar, serçe dile gelerek avcıya «bana ne yapmayı düşünüyorsun»
diye sorar, avcı serçeye «seni kesip yiyeceğim» cevabını verir.Bunun
üzerine serçe avcıya «vallahi, benim etim ne kahvaltılık olur. ne de karın
doyurur. Fakat eğer beni salıverecek olursan sana üç şey
Wabi-sabi felsefesinin bize öğrettiği gibi hayat kusurludur. Zamanın akıp geçmesi, herşeyin geçici olduğunu gösterir. Eğer net bir ikigainiz varsa, her anınız sonsuz olasılıklar barındırır.