Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öğretmenim, canım benim! Öğretmenim, dilim benim! Annem beni İstanbul'da kucağına almış. İlkin Bizans'ın nemli havasını soludum. Sonra da Ankara'da bir gecekondu mahallesinde babaannemle kaldım. Memleketimin sarıçam, meşe ve ardıç yüklü dağlarının kokusunu içime çekmem için yedi yaşımı bekledim. O zamanlara kadar evimde ve evim bildiğim yerlerde
Fyodor Dostoyevski Karamazov Kardeşler romanında, akşam yemeği sırasında içilen ve civarda ünlü olan "Manastır Kvasından" bahseder. Ve bir başka yerde de sadece bir parça ekmek yemiş ve bir bardak da "Kvas" içmiş olan Alyoşa gururundan dolayı babası Fyodor Pavloviç Karamazov'un akşam yemeği teklifini reddeder. Ezilenler'de ılık
Reklam
848 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kristal Gecede Gri Bir Baykuş
Sessizlik açtırdı gözlerimi. Yatakta doğruldum. Karanlık gökyüzüne baktım pencereden. Uykularımda bile düşünceme yuva yapan bu hikayeyi “Hepsi sadece metafor, sadece birtakım kavram yığını...” diye zihnimden kovmaya çalıştım. Tam o sırada arkamdan ince bir ses duyar gibi oldum. İrkildim. Kumandandı bu. Apaçık onun sesiydi. Onu göremesem bile
Kumandanı Öldürmek
Kumandanı ÖldürmekHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20181,810 okunma
304 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Ayşe Kulin sevdiğim, tüm kitaplarını okumaya çalıştığım bir yazar. Bu kitabını görünce almadan edemedim. Kitapta bir şey olmasa bile ( ki olduğu kesin) o şirin kapak tasarımı için dahi alınır. Yalnız okurken dikkatli olmak gerekiyor çünkü kitap iki taraflı. İki kapakta aynı sadece renk farkı var, aslında isimlerde değişik ama tekerleme gibi
Bir Varmış Bir Yokmuş
Bir Varmış Bir YokmuşAyşe Kulin · Everest Yayınları · 20121,342 okunma
Benden Sonra Anılarda Annelik
İnsan, duygularının her birini anlamına göre renk renk boyayıp, rengine göre yaşayabiliyorsa, mesela acılara kara, umutlara mavi, hayallere beyaz kanatlar takarak yaşamayı biliyorsa, SAÇLARININ NE RENK OLDUĞU, içindeki fikirleri alıcısına göre bazen düzleştirip bazen kıvırcıklaştırıp bazen ise dalgalandırarak aktarabiliyorsa; SAÇLARININ ŞEKLİ, yaşadığı olaylardan ümitsizliği tırnak gibi törpüleyebiliyorsa; TIRNAĞINDAKİ OJE VE MANİKÜR, karşısına çıkan olumsuz her vakada olayları rötuşlayabiliyorsa; GÖRÜNTÜSÜNDEKİ GÖRSELLİĞİ, karşısındaki sıkıntılı dönemde olan bir insan ise, yaklaşımını estetikle istediği esnekliğe getirebiliyorsa; YÜZÜNDEKİ DERİN ÇİZGİLER, KAZ AYAKLARI, her insana her duruma farklı farklı pencerelerden bakabiliyorsa, O İNSANIN GÖZLÜĞÜNÜN KARE, DAİRE YA DA DİKDÖRTGEN OLMASININ hiç önemi kalmıyor... Çünkü o insan süslenmesi gereken yerleri süslemiş, boyanması gereken yerleri astarlayıp boyamış, düzeltilmesi gereken yerleri zımparalamış, toplanması gereken değerleri bir bir toplamış, dışını değil, içini çekici hâle getirmiş ki her önüne gelen kirletemesin diye.
Hz. Peygamber'in Estetiğe Verdiği Önem
1193. Resulullah’ın hayatıyla ilgili şu iki küçük olay, bize onun bu konuda nasıl bir yol izlediğini açıkça gösterecektir: Bir gün, bir cenazenin defin törenine katılmıştı. Mezarın içinde küçük bir kazım hatası göze çarpıyordu. Derhal düzeltilmesini emretti. Cemaatten biri kendisine: “Bunun ölüye bir zararı dokunur mu?” diye sorunca, Muhammed (as) şöyle buyurdu: “Aslında bu tür şeyler ölüye ne bir zarar verir, ne de fayda; ancak bu (düzeltme), yaşayanların gözlerini rahatsız etmemek içindir” (bir diğer kaynakta ise “bu, yaşayanların gözüne hoş görünmesi içindir”). (117) Bir başka gün, saçı sakalı birbirine karışmış, korkunç görünüşlü bir kimse onu mescitte ziyarete gelmişti. Resulullah ona, dışarı çıkıp üstünü başını düzeltmesini işaret etmiş, o kişi de derhal bu isteği yerine getirmişti. Döndüğünde, Muhammed (as) şu açıklamada bulundu: “Öyle şeytan gibi karmakarışık saçlarla gelmektense böylesi sizin için daha güzel değil mi?” (118) 1194. İşte Resulullah (as)'ın bunca emir ve talimatının temelinde bu sağlam estetik duygusu yatmaktadır. Örneğin, onun erkeklere ve kadınlara dış görünüşleri, saçlarının şekli ve giysileri konusunda birbirlerine benzememelerini emretmesi hep bu duygudan ileri gelmektedir. Bu da bizi güzel sanatlardan bahsetmeye götürecektir: (117) İbn Sa'd, I/I, s. 91. (118) Malik, Muvatta', 51, No: 7.
II, 615
Reklam
Abimden umudunu kesene kadar saçlarını kestirmemişti. Umudunu kesmiş. Eskiden ayna gibi parlak, siyah, hatta füme rengi olan saclan kısacaktı. İçinde alevden damarlar olan kızıla dönmüş. Koyu bir kan damlıyor uçlarından. Yüzüne boya sürmeyen Suzan hüzünlü bir makyaj yapmış. Gözlerinde keder işareti gibi, kalın kalın sürmeler.. Gülüşü kurgulanmış gibiydi. Mahcubiyetin izi kaybolmuş. Yıllar ve acılar biz buradayız diyor dudaklarının çevresinde belirmiş çizgilerde. Sadece saçlarının rengi, şekli değil diye düşündüm, Suzan'ı Suzan olmaktan çıkaran: büyük bir boşluğun boşlukla doldurulması.
45 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.