Akşamüstü taksiyle eve dönerken Sofian bana bir hediye paketi verdi:"Al bakalım arkadaş,uğur getirir."
"Bunu ne zaman aldın?"
"Sen kitapevindeyken."
Açtım baktım bir biblo,Fred Çakmaktaş."Çok teşekkürler Sofian gecemi aydınlattın."
"Fred Çakmaktaş'a dönüşme sakın."
"Ne demek ki bu."
"Taş devrinde değiliz,evlenme Goku.Sabah 9 akşam 5 arası çalışılan işe girme.Yani bir kadına ya da patrona sadakat sözü verme."
"Saçmalama be Sofian nerden çıkardın...Böyle saçma işlere neden kalkışayım?"
"Sende o potansiyel var,hala günde beş vakit namaza duruyorsun.Çakmaktaşlaşmak yok,bana söz ver olur mu?"
"Tamam söz"dedim,Sofian döndü taksiye
Bibloyu sallayarak seslendim arkasından:"Yaba daba duuuuu!"
Öğretmenin gözlerinde şimşekler çaktı bir anda. "Saçmalama! Adam gibi edebinizle gelip konuştunuz da bugüne kadar neyinizi dinlememişim ben sizin, ha?!" diye bağırdı.
Yani, iyi olduğunu biliyorum, Hermione, ama kimse o kadar iyi olamaz. Aynı anda nasıl üç ayrı derse girersin ki?"
"Saçmalama," dedi Hermione. "Tabii ki aynı anda üç derste olmayacağım."
(bilen bilir tüm derslere aynı anda girebilir)
En çok da çocuklu çiftlere şaşardım. Dışarıdan gayet normal, sıradan göründükleri halde nasıl olur da çocuk sahibi olurlardı, aklım bir türlü almazdı. "Çocuk yapabildiklerine göre çok zeki olmalılar..." diye geçirirdim aklımdan. İnsanüstü yeteneklerine hayran kalırdım. "Saçmalama!" derdi arkadaşım Minera, yoldan geçen bir kız için "Vay canına, gencecik yaşta hamile! Ne kadar akıllı!" dediğimde; "Aptalların, hatta hayvanların bile çocuğu oluyor!" Ben durur düşünür, yine de vasat zekada bir insanın aradaki onca engeli aşıp, sonunda onu anne babalığa götürebilecek kadar muazzam bir atağa nasıl kalkabileceğine bir türlü akıl sır erdiremezdim.