Biliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına. Biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın.
İki gömleğin de ütülendi, çekmecede,
sadece küçücük bir gül benim özlediğim.
"Bir şeyi unutma: Sahte olan hiçbir şey büyüyemez, sadece olduğu yerde kalır. Plastik bir çiçeğin büyüdüğünü düşünebiliyor musun? Gerçek gül büyür, plastik olanıysa olduğu gibi kalır. Ölü bir şeydir o, nasıl büyüyebilir ki?"
Ücretsiz olduğu takdirde saçmalık olarak görülen bir şey, işin içine para girdiğinde birden bir saygınlık kazanır. “Bir şeyler karalamak için kaşınan mavi-çoraplılar'a dudak bükmek hâlâ kabul edilebilir bir davranış olabilirdi ama bu onların cüzdanlarına para koydukları gerçeğini değiştirmiyordu. Böylece, onsekizinci yüzyılın sonlarına doğru,
Güzelsiniz ama boşsunuz, demiş onlara sonra. Kimse sizin için canını vermez. Elbette herhangi biri benim gülümün size benzediğini sanacaktır. Ama o, sadece o, hepinizden daha önemli, çünkü o benim suladığım gül. Çünkü fanusun altına koyduğum gül o. Çünkü rüzgardan koruduğum gül o. Çünkü tırtıllarını (kelebek olabilsinler diye bir iki tanesi hariç) öldürdüğüm gül o. Çünkü yakınmasını, böbürlenmesini, hatta bazen susmasını dinlediğim gül o. Çünkü o benim gülüm.
"güzelsiniz ama boşsunuz,"' demiş küçük prens. "kimse sizin için canını vermez. Elbette herhangi biri benim gülümün size benzediğini sanacaktır. Ama o, sadece o, hepinizden daha önemli, çünkü o benim suladığım gül. Çünkü rüzgârdan koruduğum gül o. Günkü tırtırların(kelebek olabilsinler diye bir iki tanesi hariç) öldürdüğüm gül o. Çünkü yakınmasını, böbürlenmesini, hatta bazen susmasını dinlediğim gül o. Çünkü o benim gülüm.
Kıyıda, iki katlı, üçgen alınlıklı ahşap bir evin önünde, biraz sonra evden çıkacak olan bir kadını
bekliyormuş gibi ayakta dikilen, giysileri ve duruşu ile eve ve kıyıya yabancı, ince uzun bir adam
vardı. Adamı tanıyordum. Bir filmde, ağaca çıkıp, “Kadın istiyorum!” diye uluyan
oyuncuya benziyordu. Beklediği kadın, tiz kahkahalar atan, balık etini geçkin, gül desenli, tek parça
pazen giysiler giyen, gerdanında ince çizgiler belirmiş, terleyen bir kadındı.
Ev, çevresindekilerin tercihlerine karışmayan, bu tarafsızlık nedeniyle, kendi kaderine sahip çıkma
yeteneğini kaybetmiş ve şimdi bir dekor gibi sadece ön yüzü ile mevcut bir evdi. Kadın ise yıllar
önce arka kapıdan, başka biriyle kaçmıştı. Evi saran sarmaşık her şeyi biliyor ve susuyordu.
“Evi yak,” dedim adama, “yak ve git.”
Evren'in babası bu dünya üzerinde görüp görebileceğin en mükemmel ikinci Mustafa Kemal'dir," dedi kıkırdayarak. "Birincisi 1938 yılında sadece bedenen yanımızdan ayrılmış olsa da, aslında 1881 yılından beri aramızda."
"Benimle o kadar sert sevişmeni istiyorum ki," dedim, "her şeyi unuttur."
Sergei beni kıçımın altından tutup kaldırdı ve ön kapıya doğru taşıdı. Bacaklarımı beline doladım ve yüzünü avuçları- mın içine alıp her yerine öpücükler kondurdum. Kusursuz bur- nuyla başladım, sonra alnına ve kaşlarına geçtim, her bir detayı hafızama
Şu zamanda herkes paranın esiri olmuş. İnsanlar makam mevki ve büyüklük müptelası hâline gelmiş, bilgili ve olgun kimseler de ayakta kalmış. Halkın bir çoğu cahil; Erdem ve bilginin sadece adı var. Bilgili kimseler azalmış, cahilin cehaleti dünya tutmuş.