Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sadettin Dalgıç

Sadettin Dalgıç
@sadettindalgic
Bütün o kinizmin, yaşamla başa çıkamamayı, kısaca bir güçsüzlüğü maskelediğini ve bütün çabaları küçümsemenin de hepsinden daha büyük bir çaba demek olduğunu bilemeyecek kadar toydum.
Reklam
Bence, eğer dünyayı düzeltmek ve yaşanacak daha iyi bir yer haline getirmek istiyorsak yapılacak şey, kaçınılmaz olarak ikici olan, öznelerle ve nesnelerle ve bunların birbiriyle ilişkileriyle dolu olan poliik ilişkiler üzerinde ya da başkalarının yapacağı şeylerle dolu olan programlar üzerinde konuşmak değildir. Bence bu tür bir yaklaşım sondan başlar ve bu sonu baş sanır. Politik programlar, ancak temeldeki toplumsal değerler sisteminin doğru olması durumunda etkili olabilecek, toplumsal niteliğin sonuç ürünleridir. Toplumsal değerlerin doğru olması için bireysel değerlerin doğru olması gerekir. Dünyayı düzeltmenin yeri ilk olarak kendi yüreğimiz, kafamız ve ellerimiz ve sonra onlardan çıkan iştir. Başkaları insanoğlunun yazgısını düzeltmekten söz edebilir. Ama ben salt motosikletin nasıl onarılacağından söz etmek istiyorum. Söyleyeceklerimin kalıcı değerinin de daha fazla olduğuna inanıyorum.
Sayfa 263Kitabı okudu
Her durumda, yapmanın bir güzel yolu, bir de çirkin yolu vardır ve yüksek niteliğe ulaşmada, yani güzel yoldan yapmada, hem neyin “iyi göründüğünü“ görme yeteneği hem de o “iyi”ye ulaşmanın temeldeki yöntemlerini anlama yeteneği gereklidir. Yani klasik ve romantik Nitelik anlayışlar birleşmelidir.
Sayfa 258Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Karanlık bir evde uyur insan, fakat karanlık bir memlekette uyuyamaz. Sizinkini bilmem ama benim memleketimin karanlığı zift gibidir; insanın genzini yakar, soluğunu keser. Memleketi kurtarmadan uyusanız boğulacağınızı sanırsınız. Aydınlık yaratmak arzusuyla bir resim çizer, bir hikâye yazar, bir sevgi büyütür, bir umut takınırsınız. İşe yaramazsa bir mum yahut lamba yakarsınız. Bir şeyler yapar ya da yapamazsınız. Karanlıktan korkan çocuklar gibi ışık ister, ışık ararsınız. Işıklı odada uyumaya alışan çocuğun büyüyemeyeceğinden en çok benim ülkemde korkulur. Çocuklar hayata kapkaranlık evlerde uyutularak hazırlanır. Benim memleketimde yaşamak, el yordamıyla yapılır. Önünüzü görmeniz imkânsızdır. Mehtap geşt ü güzarına rağbet bu yüzden böyle çoktur. Tabiattan başka sığınabileceğiniz hiçbir aydın kimseniz yoktur. Tabiatı reddedip, evden çıkmamaksa karanlığa karanlıkla karşı gelmenin beyhude gayretidir.
Sayfa 287Kitabı okudu
İnsanlar, hep söylenildiği gibi sürü halinde düşünür, sürü halinde çıldırırlar, ancak akıllanmaları tek tek ve yavaş yavaş olur!
Reklam
Birisi nankörse ve siz ona nankör olduğunu söylerseniz, en fazla ona bir ad takmış olursunuz, ama hiçbir şeyi çözmüş olmazsınız.
"Eğer insanların söylediklerinize dikkat etmesini istiyorsanız, sesinizi yükseltmeniz değil de alçaltmanız gerektiğine ilişkin bir şeyler okumuştum bir yerde: gerçekte, asıl dikkati çeken şey buydu."
İnsan teninin yumuşak pragmatizmi, insan yapımı olsun, ilahi olsun, hiçbir muammanın alçaltamayacağı ya da azaltamayacağı bir şiirsellik taşır; aslında tek yaptığı şey,.neden olmak, sonra yürüyüp gitmektir.
Sayfa 255Kitabı okudu
Her koşulda roman, zihin gözünde bir şekil bırakan, bu şeklin kâh bir avluya, kâh gösterişli bir binaya dönüştüğü, kâh kanatları ve kemerleri olan, kâh son derece sıkı ve Konstantinopol'deki Ayasofya Katedrali'ni andıran bir yapıdır. Bazı ünlü romanları aklıma getirerek bu şekil, diye düşündüm, insanda ona uygun hisler uyandırmaya başlıyor. Ne ki bu hisler hemen başkalarına karışıyor, zira 'zihinde kalan şekle” taşın taşla ilişkisi değil, insanın insanla ilişkisi biçim veriyor.
Zira şaheserler tek başlarına ve apayrı bir şekilde doğmazlar; şaheserler yıllarca süren müşterek düşüncenin, tek bir sesin ardında kitlesel bir deneyimin bulunmasına olanak sağlayan insan topluluklarının aklıyla düşünmenin sonucudur.
Reklam
“Belki de varlığımızdaki en kalıcı unsurlar, şu sözde duygularımızdır. Katı bir muhafazakârlıkla o duyguları gittiğimiz her yere taşıyoruz. Bunlar sadece duygulardan, daha doğru ifade etmek gerekirse duygusal itilaflardan ibaret, zira esasen hepsi soyaçekimden ileri gelen, cansız olgulardır. “
“Benim burada ne işim var?” diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
Buddha'nın felsefesinde benlik tüm tanrılardan üstündür ve insanın ve dünyanın varoluşunun özünü simgeler. Benlik, insanın hem kendinin hem de varoluşunun bilincine varmasını sağlar. O olmasaydı, dünya da var olmazdı. Buddha insan bilincinin evrensel değerini görebilmiş ve insan bu ışığı söndürdüğünde, dünyanın bir hiçliğe yuvarlanacağını anlamıştı. Schopenhauer'in büyüklüğü de bunu anlayabilmesinde ya da Buddha'dan bağımsız olarak bu gerçeği yeniden keşfetmesinde yatar.
Sayfa 327Kitabı okudu
İnsan, yaratılışın tamamlanabilmesi için gerekliydi; çünkü insanın kendisi ikinci bir yaratıcıydı ve dünyaya nesnel varlığını kazandıran oydu. Milyonlarca yıldır onun duyusu, görüşü, sessizce yemek yemesi, doğum yapması, ölmesi ve başını sallaması bile olmasaydı, dünya bilinmeyen son gününe dek, varoluşunun ortaya çıkmadığı koyu bir karanlığın içinde sürer giderdi. Nesnel varoluşu ve anlamı yaratan insandı ve insan varoluşun yüce sürecinde vazgeçilmez yerini almıştı.
Sayfa 301Kitabı okudu
Yaşamın sorunsallarına yanlış yanıtlar bulmuş ve onlarla yetinmiş ve bu nedenle nevrotik olmuş çok insan tanıdım. Mevki, para, evlilik ya da ün peşinde koşarlar; bulunca da mutsuzlukları sürer. Çoğu insan çok kısıtlı ruhsal sınırlar içinde kalır. Yaşamlarında ne yeterince içerik ne de yeterince anlam vardır. Kişiliklerinin gelişmesine yardımcı olunursa nevrozları çoğu zaman yok olur. Bu nedenle, kişilik gelişmesi benim için çok önemlidir.
Sayfa 172Kitabı okudu
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.