SICAK, SOĞUK, YAĞMUR, ÇAMUR DEMEDEN 365 GÜN, GÜNDE EN AZ 20 DAKİKA YÜRÜYÜN...
Sayfa 100Kitabı okudu
Bu sevgili Tanrı ne hastalıklı bir şey olmalıydı! Yarattıklarına acılarla, hastalıklarla ve ölümle işkence edip onları izlemekten zevk mi alıyordu acaba?
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Kalabalığın büyük kısmı çözülen asker duvarını aşmış, vagonlara hücum etmişti bile. Pencerelerden sarkan Osmanlı askerleri kendilerine uzatılan, hiç olmazsa vagona doğru fırlatılan erzak paketlerini yakalamaya uğraşıyor, yakalanan hemen içeri alınıyordu. Yere düşen paketse tekrar fırlatılıyor, bu böyle sürüp gidiyor, bir izdihamdır yaşanıyordu. Pencereden sarkmış genç bir zabit, “Burası neresi?” diye sordu o sırada. Yüz çizgileri ince, kumral ve yakışıklı bir adamdı. “Gence” diye bağırdı yaşlıca bir kadın, “Şehrin ahalisi Türk’tür oğul.” Bu kez “Ana, su!” diye bağırdı genç zabit. Yaşlı kadın bakır ibrikten çinko, kırık bir tasa doldurduğu suyu pencereye doğru uzatmak istedi fakat boyu o kadar kısaydı ki mümkünü yoktu. Yanaklarından sağlık fışkıran genç bir kız durumu fark etmişti o sırada. Kimsenin kimseye yardım edecek hali, vakti yoktu. Bir an sağına soluna bakınan genç kız, fazla düşünmedi, yaşlı kadını bir çocuk gibi kucaklayıp pencereye doğru kaldırdı: “Dökme anne. Sıkı tut.” Su, yerine ulaşmıştı. Bu sahne zabiti bile gülümsetmişti. O gülümseme arasında kızla göz göze geldi. “Adın ne?” diye bağırdı pencereye doğru kız. Cevap geldi. “Murat.” “Peki ya senin?” “Bulak.” Hepsi bu.
"Sürpriz, ölmemiz değildir. Sürpriz, ne zaman ve nasıl öleceğimizdir."
Sayfa 219Kitabı okudu
"... Doktor, kalp-damar hastalığının genetik olup olmadığını anlamak için babaanneme basit bir soru sordu: 'Annenizle babanız hangi hastalıktan öldü?'. Odada bir süre sessizlik oldu. Sadece babaannemin sessiz çığlıkları duyuluyordu. 'Hiçbir hastalıktan ölmediler!' Sesinde sitem vardı, acılıydı. 'Annemle babam öldürüldüler Doktor Bey. Hastalıktan ölecek kadar yaşlanamadılar. İlle de bir hastalık arıyorsanız, onları öldüren insanoğlunun zalimliğiydi!..."
Ne-var-ne-yok-iyilik-sağlık oynuyorum her gün. (Zorlukla ayağa kalkar.) Hayır, hoş gelmediniz; hayır ne iyilik, ne sağlık... (Birden acıyla yüzünü buruşturur, göğsünü tutar, sandalyesine yığılır.)
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.