Lise yıllarımda bir hocamın elinde görüp okuma imkanı bulmuştum. 17 18 yaşlarındayken epey etkilenmiş olmalıyım ki pdfini gördüğümde hatırlayıp tekrar okumak istedim.
Kitap, konusu itibariyle Türk dizisi tadında klasik aşk hikayesi. (o yıllarda niye etkilenmisim belli :))Dili akıcı ve basit. Bunların yanısıra güven problemini ele almış. Yazar, Amerikan karşıtlığı yabancı hayranlığının kötülüğü vs. Konularinda mesaj vermeye çalışsa da başarılı olduğu söylenemez. Klişe, hafif ve yavan kalmış. Iyi okumalar dilerim :)
Azgın ağalar zamane azgın
Şahin yuvasında dönüyor kuzgun
Tarlası arı da bideri bozgun
Neyleyim yiğeni day olmayınca
Söylerim söylerim sözümden almaz
Densiz bir cahildir hal hatır bilmez
Hısım, kavim, dosta hiç güven olmaz
Anadan dededen soy olmayınca
Karacaoğlan yiğit yiğidi över
Asılmış meyveler dalını eğer
Güzelin kıymeti bin altın değer
Neyleyim güzeli huy olmayınca
Birisi aşık, hem pir, hem aşık. Güzel türküler söyler. Alevi, Kızılbaş, asi. Şahın adamı, Şah Alinin, hani Düldül atının sahibi Hazreti Ali var ya, onun adamı. Bu yüzden de padişaha düşman, ona asi.
Bir sabah yanında çalışan Hıdırı çağırır, ben bu gece bir düş gördüm Hıdır, der. Düşümde İstanbula gidiyormuşsun, orada Vali olup Sivasa geliyor,
Bu kitabı sırf kapağına hayran olduğum için fuardan ani bir kararla satınalmıştım. Aldıklarım içinden ilk önce de bunu okumak istedim.
Kitaba başladığımda ilk sayfalarda biraz hayalkırıklığı yaşadığımı söyleyebilirim. Hatta acaba yarım mı bıraksam diye de düşündüm ama her zamanki gibi inatçı yanım kazandı ve okumaya devam ettim.
Ve devam ettikçe kitabın büyüsüne kapılmaya devam ettim. Son zamanlarda okuduğum en harika fantastikti diyebilirim.
Konusu çok farklı ve çok ilginçti. Tanrıkatili kızımız tam bir savaşçıydı ve yolu bir gün bir kız çocuğu ve ona bağlı küçük beyaz yalanlar tanrısıyla kesişti. Çocuğun amacı ona bağlanmış tanrıyı özgür bırakmak ve ona bir mabet bulmaktı. Çünkü tanrılar adaklar ve ona inanan insanlarla hayatta kalabiliyordu. Onlar bu sorunu çözmeye uğraşırken yolları eski bir şovalye olan Elogast la kesişti. Ve sadakat, güven, inanç ve güçle sınanan bir yolculuğu beraber aşmak zorunda kaldılar. Yolun sonunda ise onları ihanet ve tanrılarla yapılacak büyük bir savaş bekliyordu.
Kitabın bir ilk kitap olduğunu ve bir devamı olduğunu öğrendiğimde hem üzüldüm hem de sevindim. Üzüldüm çünkü ; bir an evvel sona ulaşmak istiyordum ancak bu heyecanlı serüvenin henüz bitmemiş olmasına da acayip sevindim.
Dördüncü Kanat'tan önce bunu okumak istedim ki, diğerinin gölgesinde kalmasın. İyi ki de öyle yapmışım. Bu kitap fantastik severlere şiddetle tavsiyemdir.
16 yy da yaşamış tasavvuf halk şairimiz Pir Sultan Abdal'ın siirlerinde Allah, Muhammet, Ali , On iki imam sevgisini sıkça işlemiştir.7 büyük alevi şairden biri kabul edilmektedir. Pir Sultan ve Hızır paşa hikaye sini Yasar Kemal'in İnce Mehmet'in üçüncü romanından sizlere alıntı yapıyorum...
Birisi aşık, hem pir, hem aşık. Güzel türküler
İnsan fıtrat olarak sevmek ve sevilmek ister. Özellikle evliliklerde sevgiyi dile getirmek eşler arasındaki bağları kuvvetlendirir ve güven duygusunu arttırır. Eşine sevdiğini söylemek çocukların aklında da, ‘Annem babam birbirine değer veriyor’ düşüncesi oluşturur ve onlar da eşlerine değer verirler. Bu küçüklükten kazanılan bir olgudur. Pek çoğumuz aile içerisinde sevdiğini söylemenin ayıp olduğunu düşünerek büyüdüğümüz için sevgiyi dışa vurmaktan utanç duyarız.
Uzun boylu, kıvırcık saçlı, yakışıklı bir insandı. Sohbeti de boyu posu gibi güzeldi. Tok sözlü, açık yürekliydi. Konuşurken, konuştuğu insanın yüzüne bakar, güven verirdi ona. Çok da kültürlüydü. Kültürlü oluşu kadar davranışlarının da sıcak ve güvenli oluşu, bulvar delikanlıları gibi insana tepeden bakmayışı hoşuma gidiyordu. İçimde hep Deniz Gezmiş'le aynı koğuşta kalmak isteği vardı. Ama ne yapayım ki, koğuşlarımız ayrıydı. Deniz Gezmiş, geceleri kendi özel hücresinde kaldığı için, ancak gündüzleri, kütüphanede görüşebiliyorduk.
"Birisi aşık, hem pir, hem aşık. Güzel türküler söyler. Alevi, Kızılbaş, asi. Şahın adamı, Şah Alinin, hani Düldül atının sahibi Hazreti Ali var ya, onun adamı. Bu yüzden de padişaha düşman, ona asi.
Bir sabah yanında çalışan Hıdırı çağırır, ben bu gece bir düş gördüm Hıdır, der. Düşümde İstanbula gidiyormuşsun, orada Vali olup Sivasa
Ahh Elif ahhh hep bu sefer olacak galiba diye diye okudum, her şey daha güzel olacak, her şey tersine dönecek diye ama yaşadıkların bitmedi. Ben senin ve senin durumunda kalan binlerce kadın için ikinci sonu seçtim.
İnsanın annesinden, babasından ailesinden ne gördüyse ona göre şekillendiğinin, bütün hayatının ona göre var olduğunun harika bir örneği bu kitap. Elif, annesinin babasının sevgisine tutunup babaannesinin bütün yaptıkları kötülüklere susmasını görerek büyümüş bir kızdır. Babasından güven duygusunu öğrenen fakat annesinden cesareti ya da sevgiyi öğrenememiştir. Birini sevmiş ama en yakını ile aldatılıp terk edilmiştir Elif. Sadece susar sorgulanamaz bile kendi içine kapanır daha da. Sonrasında farklı biri ile evlendirilir her şeyin güzel olacağını düşünür ama beklediği gibi olmaz hiç bir şey. Annesi SUSMA der ama Elif nasıl yapılacağını bilemez.
O kadar çok şey yaşar ki insan neye şaşıracağını bilemem hale geliyor. Daha fazla ayrıntıya girmeden mutlaka okuyun demekle yetinmek istiyorum.
Belki de sende aynı şeyleri yaşıyorsun belki de en yakınındaki kişi aynı konumda ama susuyor. Bu kitap ile susmanız gerektiğini fark edeceksiniz.
Yazara ufak bir soru acaba ikinci sonu seçtiğinde Elif’in hayatı nasıl olurdu bir devam kitabı olur mu?
Cesaretiniz her zaman yanınızda olsun. Keyifli olmayabilir belki ama iyi okumalar şimdiden
hurriyet.com.tr/amp/kitap-sanat...
1.Osman - Ayfer Tunç, Can Yayınları
2. Yaşadınız Öldünüz, Bir Anlamı Olmalı Bunun - Selim İleri, Everest
3. Hamamname - Murathan Mungan, Metis
4. Sus Barbatus! 2 - Faruk Duman, Yapı Kredi Yayınları
5. Ev - Nermin Yıldırım, Hep Kitap
6. Kantolar - Ezra