“Bitmeyen baş ağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar…” Yaz aylarında küçük bir ilçede hemen herkesin herkesi tanıdığı insanlar arasındayım ara ara çıkıyorum böyle, içimden kimseyle tek kelime edesim gelmiyor. Bir insanın konuşmaya, anlaşmaya, anlaşılmaya duyduğu ihtiyaçları söküp alınmış gibi içimden. Olan olmayan ne var ise, olması gerektiği davranmak üzerime farz kılınmış olmalı ki rolümü oynamaya devam ediyorum. İyi yada kötü ulaşılmış veya henüz ulaşılmamış olan şeylerin fâniliği altında ezilip sıkılıyorum. Bu yaz sıcaklarında insanın cismi yanar ruhu üşürmüş ürperirmiş. Sonsuzluğa ve ölüme olan inancımız bir süre daha bizi beklemeye iter. “Gözlerim biraz yorgun içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…” der şair ben dinlerim.
Mü'minler ibadetlerinde, dualarında birbirine dayanarak cemaatle kıldıkları namaz ve sair ibadetlerinde büyük bir sır vardır ki; her bir ferd, kendi ibadetinden kazandığı miktardan pek fazla bir sevab cemaatten kazanıyor.
Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa, sormasa beni
Sen gelsen yeter.
Huzur ellerinin güzelliğidir
Gözlerin karşımda bir mutluluk denizi
Her sabah soframızda ekmeğimizi