Böyle bir duyguyu içimde saklı tuttuğumu söylemekten çekinmeyeceğim. Ama söylemek neye yarar? Kimi zaman elimizde olmayan şeyler vardır... belki de çokça vardır. Kim bilir?
Rüveyda!
Sen, güftesi kalbimde saklı,
Bestesi yazılmamış bir şarkısın.
Öpüyorum gül yaprağı dudaklarından, desem,
Hadsizlik etmiş olur muyum?
Bilmeden öpüyorum işte...
Dudaklarının kıyısında bir Murat
Sessiz sedasız, bir gündoğumunda vaktin, çocuksu sevdalarımı güneşinden ayırıp, kalbimi beraberinde götürdüğünden bile habersiz, duygularımın yörüngesinden çıkıp gidişin, ütopya dünyalar kurdurmuştu bana, seni bulabilmem için....
El değmedik sevdalarım, analizini o günlerde yapamadığım sana tutsak duygularım ve ruhum seninle gitmişti o günlerde...
Bunu hep saklı tutmuştum etrafımdakilerden, ölümcül sırlar kadar mahremdi herkesten... Ruhsuz bir bedenle yaşayışımı sez-dirmemiştim, hayatı paylaştığım insanlara.
Bak bence tutkular gemimizin yelkenleridir.
20 yaşında olan biri duygusuna büsbütün kaptırır kendini, yelkenlerini fazla şişirir, gemisi su alır ve batar ya da çıkar.
Oysa direğine ihtiras yelkenini serip de hayat denizinde kazasız belasız, batıp çıkmadan ilerleyen adam gider gider de bakar ki sonunda olmayacak durumla karşılaşır, o zaman da yelkenim bana yetmedi demek zorunda kalır, daha bir metre kare yelken edinmek için varımı yoğumu verirdim, der. Ama bulamaz aradığını ve umutsuzluk içindedir.
İşte o zaman başka bir güçten de faydalanabileceği aklına gelir; o güne dek hor gördüğü, sintinede saklı kalan başka bir yelkeni kullanmak aklına gelir. O yelken kurtarır onu. "Aşk" yelkeni onu kurtaracaktır ama onu açmazsa, varamayacaktır ereğe.