Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Özgürlük Yanılsaması
_Albert Einstein: _İnsanlar özgür olduklarını düşünürler ama bu sadece bir yanılsamadır çünkü evrende her şey kozmik manyetik kuvvetin; iç ve dış nedensellik yasasının etkisi altındadır ve bunun bilincine ermiş insan da özgürlüğün sadece bir yanılsama olduğunu bilir. İnsanın bu yanılgıdan kurtulması en büyük özgürlük; bu çabanın kendisi de bir
_Din, tanrıdan gelen ahlaktır. İnsan ise kötü bir varlıktır ve din insana ahlaki buyruklar verir. Fakat doğasındaki kötücül irade karşısında insanın aşkın iradeye yönelmesi, onu kötülük eylemlerinden uzaklaştırmaz ve din yetersiz kalır. İnsan saf özgürlük idesine yönelmedikçe, kesin ahlaki buyrukların sorumluluğunu almadıkça kötülük kendini
Reklam
_Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir süjenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur. _Nasıl oluyor da kurguda kategorilerin duyuüstü kullanımına özgü nesnel gerçeklik
Gazali'nin eleştirilerinin en temel amaçlarının başında gelen şey, metafizikçilerin Tanrının bildirdiği ilahi yasaları açıklarken kendi akıllarına güvenerek ilahiyat alanını kuşkularla doldurmalarıdır. Filozofların görüşleri vahyin bildirdiği hakikati gizleyerek kendi kuşkulu görüşleriyle insanları kandırdığını öne süren Gazali, salt aklın sınırları dâhilinde ilahiyat alanında konuşulamayacağını belirtmektedir. Bilindiği gibi Gazali'ye göre felsefeciler, metafizik ve kısmen doğal bilimlerde kesin bilgiye sahip değildirler. Metafiziğe ilişkin düşünceleri varsayıma dayanmaktadır. Eğer onların metafizik konusundaki görüşleri varsayıma dayanmıyor ve burhana dayanıyor olsaydı, görüş ayrılıkları içinde olmazlardı. Tehafut'ta genel olarak Aristoteles'i ve onların görüşlerini en iyi şekilde nakledip inceleyen Farabi ve İbn-i Sina'yı tutarsız olmakla suçlar (Kemal Batak, "Gazali versus Mantıksal Pozitivizm: Metafizik Bakımından Bir Karşılaştırma). Çünkü Gazali açısından ilahiyat alanına giren konuların çözümü salt akılla ya da burhanla yapılamaz. Düşünürün bu konudaki genel tutumu, dinin pozitif gerçeklerine dair doğruların ne kanıtlanabileceği ne de yadsınabileceği yönündedir. Başka türlü davranmak, filozofları açık bir yanlışlığa, doğrusu saçma ifadeler kullanmaya götürmektedir (M. Said Şeyh). Gazali'nin bu tutumu Kant'ın metafizik çözümlemeleri ve Wittgenstein'ın açıklamalarında görülür: Söylenebilir ne varsa açıkça söylenebilir, üzerine konuşulamayan konusunda susmak gerekir.
Sayfa 43 - Maviçatı Y.Kitabı okudu
“Sıradan biri dinden her zaman gözünün önündeki Kilise inancını anlar oysa din insanın derinliklerinde saklıdır ve yalnızca ahlaki niyetlere bağlıdır” | Kant, Salt Aklın Sınırları Dahilinde Din, 127
Tanrı'yı aracısız hoşnut etmenin nesnel koşulu olarak gören, dolayı­sıyla (Tanrı'yı ancak şartlı biçimde hoşnut edebilecek tarih­sel inanç, bu işi doğası itibariyle yapabilecek tek şey olan iyi bir yaşam sürmeye uydurması gerekirken) iyi bir yaşam sürmeye yönelik çabaları bu tarihsel inancın arkasına koyan kişi, Tanrı'ya yapılacak hizmeti salt bir fetişizme çevirir ve hakiki dine yönelik tüm çabaları yıkıcı bir sahte hizmet orta­ya koymuş olur. İki iyi şeyi birleştirmek istediğimizde, hangi sırayla birleştikleri çok şeyi değiştirir! Hakiki aydınlanma tam da bu ayrımda yatar. Bu yolla Tanrı hizmeti her şeyden önce özgür ve dolayısıyla ahlâki bir hizmet haline gelir.
Sayfa 220 - Literatürk AcedemiaKitabı okudu
Reklam
Hukuki-sivil (siyasi) bir devlet insanların birbirleriyle benzer şekilde kamusal hukuki yasaların (sınıfsal olarak ce­ bir yasalarının) altında yaşadığı ilişkidir. Etik-sivil devletse insanların zorlayıcı olmayan yasalar, örneğin salt erdem ya­ saları altında birleştiği devlettir. İkisinde de her birey yasayı kendi için koyar ve diğer insanların yanı sıra, kendi­sini kul olarak gördüğü herhangi bir haricî yasa yoktur. İki­sinde de her birey yasayı kendi için düzenler; kanunlar uya­rınca, her insanın her durumda ortaya çıkan görevini yasal gücünü kullanarak belirleyecek ve evrensel ödev başanmını beraberinde getirecek güçlü bir kamusal otorite yoktur.
Sayfa 120 - Literatürk AcedemiaKitabı okudu
insanın ahlâki karakterinin za­mansal kökenini araştırmak da, olumsalmış gibi düşünüldü­ğü sürece bir çelişkidir, zira bu karakter özgürlük uygula­masının zeminine işaret eder; bu zemin (genel olarak özgür iradenin belirleyici zemini gibi) salt rasyonel temsillerin içinde aranmalıdır.
Sayfa 56 - Literatürk AcedemiaKitabı okudu
Her hakikati maddeye indirgeyen, deney ve gözlem dı­şında hakikat kabul etmeyen anlayışla, insanlık tarihinde kesintisiz bir biçimde varolan değer sisteminin izah edile­meyişi, insanları ya bilimin, ya da dinin reddedilmesi gibi bir ikileme mahkûm etmekteydi. Kant ne bilimi, ne de insan­lığın tarihsel birikimini reddedenleyeceğimizi biliyordu. Bu yüzden O, aklı salt teorik çıkarımlar yapan bir araç olarak görme tavrını aşarak pratik alanın da akılsal olduğunu orta­ya koymaya çalışta. Bu bağlamda bilim ile din arasında olu­şan uçurumu kapatma yolunda önemli bir zemin kurdu.
Sayfa 8 - Literatürk AcedemiaKitabı okudu
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.