Kamikaze?
Terimi bile, Rusça aracılığıyla, Tunguzca "şaman" sözcüğünden gelir. Asya'nın ortalarında ve kuzeyinde konuşulan öteki dillerde buna karşılık olan terimler şöyledir: Yakutça ojun, Moğolca büga, böga (büge, bü) ve udagan (karş. Buryatça udayan, Yakutça udoyan: "kadın­ şaman"), Türkçe-Tatarca kam (Altayca kam, gam, Moğolca kami, vb.).
Şaman kelimesinden Şamanizm türemiştir. Yanlış olarak Türklerin eski dinî inançlarına şamanizm denilmiştir. Türklerin Şamanizm diye bir dinleri olmamıştır. Türkler'de şaman kelimesi de yoktur. Türkler arasında bu anlamda kullanılan terim Kam'dır.
Reklam
O yıllarda bozkırda hala babaların yolundan gider, hali­felerinin dediklerini yapar Türkmen boyları vardı. Bun­lar, elli yıl kadar önce bozkırı dolaşarak şamanlıktaki eski kam ve şifacılar gibi davranan babaların takipçileriydiler. İslamiyet'in akait ve amel kısmıyla fazla ilgilenmezler, şaman adetlerine göndermeler yaparak iyi niyetli ve saf Türkmen obalarını gezer, kendilerine taraftar toplarlar­dı. İsyan çıkardığı için Selçuklu sultanı tarafından idam ettirilen Baba İlyas'ın adı, bu babaların en ünlülerinden idi. Babam onun, sıkıntılarından kurtulmak isteyenler ile dertlerine deva arayanların umudu olduğunu söyler­di hep. Anlattığına göre daima gözü yaşlı, üzgün çehreli duran zayıf vücutlu bir adammış. Kısık sesle konuşur­muş ve Türkmenlerin pek çoğu ona peygamber gözüyle bakarlarmış.
Sayfa 226Kitabı okudu
Anadolu'daki çarpık din anlayışı
Anadolu dünyasının İslamiyetin kabulü öncesi Şaman kültüründe Tengri (tanrı) ile insan arasında hep Şaman ya da kam vardır. Anadolu halkanın tarihsel geleneğinde, insan ile tann arasında mutlaka bir aracı bulunması gerekliliği yatıyor. Her ne kadar İslamiyet kabul edilmiş olsa da, toplumun genetik kodundaki bu aracı ihtiyacı varlığını sürdürmeyi başarmıştır: "Halk velileri olan Türkmen babaları eski Türk 'kam-ozan'lannın Îslamlaşmış şeklini görmek müverrih-i dini için bir zarurettir." Tanrı kelamı olarak kabul edilen kutsal metinlerle insanlar arasındaki bağlantının kutsalı anlamaya yönelik gayretinde, tanrı ile kul arasında bu metinleri okuyup anlayabilen bir ruhban sınıfı girer. Bu aracılık görevi, ruhban sınıfına bir nevi kutsallık katar ve bu özellik onlan toplumdaki diğer herkesten farklı güç sahibi, bir nevi Süpermen'e dönüştürür. Bu gücü kullanma biçiminde, kişiler tabii ki özgür irade sahibidirler. İsterlerse bu sözde gücü kendi çıkarı için de kullanabilirler. Bu konuda son derece öznel davranabilirler çünkü bu adamların ya da kadıların toplumun geneli üzerinde çok ciddi etkdileri vardır. Bu nedenle, "ol" dedikleri anında oluverir, bir anlamda tanrısal bir güç ve toplumda kutsal bir konum kazanırlardı.
Geri124
244 öğeden 241 ile 244 arasındakiler gösteriliyor.