Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kamikaze?
Terimi bile, Rusça aracılığıyla, Tunguzca "şaman" sözcüğünden gelir. Asya'nın ortalarında ve kuzeyinde konuşulan öteki dillerde buna karşılık olan terimler şöyledir: Yakutça ojun, Moğolca büga, böga (büge, bü) ve udagan (karş. Buryatça udayan, Yakutça udoyan: "kadın­ şaman"), Türkçe-Tatarca kam (Altayca kam, gam, Moğolca kami, vb.).
Kam (şaman) cüppelerinin, hırkalarının çoğu deriden, posttan yapılmış olup, önü açık ve düğmesizdir. Hırka, diğer kutlu eşyada olduğu gibi, "Ruhlar"ın barınağıdır ve bu yüzden onlara korku, kuşku ve hürmetle bakılır. Öyle ki, yerleşik Tunguz'lar, ölen şamanın elbisesini (hırkasını) evin belli bir köşesine asarak saklarlar ve hırkada bulunan ruhların, onu zaman zaman salladığına, hayat belirtisi gösterdiğine inanırlar. Göçebe Tunguzlar ve diğer Sibirya toplulukları, ölen şamanın hırkasını, mezarına bırakırlar.
Sayfa 20 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Reklam
Genç kam'ın (oyun'un) mesleğe girme töreni, Yakutlar'da çok tantanalı olur. Kam'ın bütün yakınları, oymak mensupları toplanır ve bir dağ tepesine çıkarlar. Namzedin (adayın) üzerine "kumu" adı verilen bir giysi giydirilir. Eline at kılları bağlanmış bir "asâ" verilir. İhtiyar şaman, belli kaideler yerine
Sayfa 17 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Kamlık (şamanlık) sanatı, öğrenmekle elde edilmez. "Kam olmak için belli bir kamın neslinden olmak gerekir. Hiç bir kimse kam olmak istemez. Fakat geçmiş kam atalarını ruhundan biri kam olacak torununa musallat olur; onu kam olmağa zorlar. Bu halde Altaylılar "töz basıp 'yat' (ruh basıyor) derler. Ata ruhu musallat olan adam bundan kurtulmağa çalışır, şamanlığı kabul etmemekte ısrar ederse deli olur… Şamanların kazancı çok az olur, çok zaman ücretsiz âyyin yaparlar". Şaman namzedi mesleğe girmeğe karar verirse, ihtiyar ve tecrübeli bir kamın terbiyesi altına verilir.
Sayfa 15 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Türkler kitleler halinde İslâmiyeti kabul ettiler. Şehir yerlerinde yeni dinin bütün icapları yerine getirilirken, göçebeler, Müslümanlığı şeklen kabul ettiler. Göçebe Türkler, eski dinlerinde olduğu gibi, şimdi de kadın erkek bir arada bulunuyor ve âyinlerini büyük bir vecd ve heyecan içinde, müzik ve raks (sema) ile yapıyorlardı. Bu hususu çok iyi bilen Yesevilik, Orta Asya göçebeleri arasında yayılma başarısı gösterdi. İslâmiyetin eski din inanışları ve ibadet şekilleri ile bir arada tutulup, kabul edilmesi, tarikatlara bile tesir etmişti. Türk tarihçilerinden Kaymazoğlu Zehebi, 1182 yılı vakalarından bahsederken, Rıfaî tarikinin yeni halinden bahseder. Tarikatın kurucusu Ahmet ibn-el Rifaî ve müridleri, Türkler Irak'a gelinceye kadar, ateşe girmek v.s. gibi şeyleri bilmezlerdi. Tarikat içine bu usulleri Türkler sokmuştu. Ariflerin gelecekten, gaipten haber vermeleri de, kam (Şaman)ların usullerinin bir devamı idi.
Sayfa 10 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Bin yıllar öncesinden gelen bir şaman vardı karşımda, bir kam, bir bilici.
Sayfa 45
Reklam
Eski Türk topluluklarında şamanlığa benzer bir inancın varlığına ihtimal verdirecek hiçbir kayıt mevcut değildir. Altay Türkleri tarafından bugün «şaman» mânasında kullanılan Kam sözü, Gy. Németh'in araştırmalarına göre, hiç olmazsa 5. yüz yıldan beri yaşamaktadır. Avrupa Hunları tarihinde Atakam ve Eşkam adlarında iki «şef» den bahsedilmiştir. Buradaki «kam» hecesi «din adamı»nı anlatan bir tâbir ise, bu, «şaman»ı değil, fakat eski Türk dininin temsilcisi mânasını ifade etmiş olmalıdır. Çünkü Hunların örf ve âdetleri hakkında oldukça geniş bilgi veren Lâtin (meselâ, A. Marcellinus, 4. yüzyıl sonları) ve Germen (meselâ, Jordanes, 6. yüzyıl ortaları) yazarların «Hunların dinî törenleri yoktur» diyecek yerde, garip ve ilgi uyandırıcı şaman âyinleri ve şamanik telâkkilerden haber vermeleri beklenirdi. Hükümdar âilesinin Budizmle yakın ilgisine rağmen Tabgaçlarda (5. yüzyıl) şamanlığı hatırlatan bir şey yoktur. Uygurlarda (8-11. yüzyıl) bile bu hususta açık bir delile tesadüf edilmez. Hattâ Uygurlarda kam sözü, «din adamı» değil, büyücü, sihirbaz mânalarında kullanılmıştır. Orhun kitabeleri dahil, şimdiye kadar ele geçen Gök-Türkçe yazılı metinlerde ne umumi olarak «din adamı» manasında, ne de «şaman» mânasında kam kelimesine rastlanmadığı gibi, bütün bu vesikalarda şamanlığı îma eden bir kayıt bulunmamıştır. Bundan dolayı, Gök-Türkler zamanında bile Türk dinî itikadlarını gelişi-güzel şamanlık telâkki etmenin tehlikesi üzerine dikkat çekilmiş idi.
Sayfa 40 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
Şaman terimi Tunguzcadan -Rusça yolu ile- Batı ilim dünyasına geçmiş ise de, aslen Sanskritçenin kollarından bir dile bağlanmaktadır. Bundan 60 yıl kadar önce «şaman» kelimesi ile bunun Türkçe karşılığı kabul edilen «kam» sözünün, fonetik bakımdan, birbirinin aynı olduğu ileri sürülmüştü. Daha sonra bu iddianın yetersizliği gösterilirken, Hind-Avrupa dillerinden Toharcada (Samane = Budist râhip) ve Soğdça'da (smn = saman) kelimelerinin keşfedilmesi, terimin Hind menşei olduğu düşüncesini destekledi ve bu husus tarihî ve etnografik vesikalarla büsbütün kuvvet kazandı. Şaman kelimesi Tunguzcaya yabancı görünüyordu ve şamanlığın güneyden kuzeye doğru yayılışında Budizm (lamaizm) tesiri sezilmekte idi. Budizm 4. yüzyılda Kore'ye, sonraları Uygurlar arasına, 13. yüzyılda Moğollara, 15. yüzyılda Amur nehri bölgesine nüfuz etmişti. Mançular arasında ise Budizm 9. yüzyılda görünmüş, fakat Ming sülâlesi zamanında (14-17. yüzyıllar) yayılmıştı. «Ruh» adlarından bir kısmı Moğol ve Mançu dillerinden alınmış ise de, «ruh» larının çoğunluğu Budist menşeli olan ve şaman cübbesinin üzerindeki tasvirlerin Budist rahipleri kostümlerinin taklidi bulunan Tunguzlar nihayet, komşuları olan Yakutlara tesir etmişlerdi. Şüphesiz «mirâç» gibi bazı şamanik unsurları ihtiva etmekle beraber Budizm, şamanlık demek değildir. Fakat bu güney kültürleri mahsulünün Orta ve Kuzey Asya'ya nüfuzunda başlıca aracı rolünü oynamıştır.
Sayfa 39 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
Bektaşi' lik.
Şamanizm' de kutsal kitap ve tapınak yoktu. Merasimleri Tanrı ile ilişkide bulunduklarına inanılan kam' lar yürütürdü. Erkek Şaman' lar kadın şamanlar gibi saçlarını uzatır, kadın elbiseleri giyer, ince sesle konuşur, hatta hayvan doğurduklarını savunurlardı. Çünkü Şaman' lığın ilk döneminde kadınlar egemenliği görülürdü. Bu nedenle şamanlığa Anahan dini de denirdi. İçkinin kurallar içinde içilmesi kaydıyla serbest olduğu, kadın erkek eşitliğinin tam sağlandığı bir düzen vardı. Erkekler ve kadınlar birlikte yıkanacak kadar serbest olmalarına rağmen fuhuş hemen hemen hiç yoktu. Şamanizm' in İslamiyet' te değişmeyen tarafları Anadolu Aleviliği (Bektaşilik) ile günümüze taşınmıştır.
Sayfa 222Kitabı okudu
KAM: Şaman. Eşdeğer: GAM, HAM İlkel topluluklarda doğaüstü güçlerle iletişime geçebilen din adamı. Ruhlarla irtibat kurabilir. Dualarıyla hastaları sağaltabilir ve törenlerle kötü ruhları kovabilir. Aynı zamanda büyücü ve hekimdir. Değişik ritüelleri yerine getirir. Tanrı ilk şamanı yarattığında onun evinin önüne sekiz dallı bir ağaç dikmiştir.
Reklam
XIII. yüzyılda Cengiz Han büyük Moğol İmparatorluğu'nu kurduğunda, Moğolların büyük çoğunluğu klasik Şaman inancının biraz daha gelişmiş bir haline inanıyorlardı. Şaman kelimesi XIII. yüzyıldan sonra Avrupa'da kullanılan bir tanımdı. Eski Türklerde yaygın kullanım şekli kam'dı. Kırgızlar, Özbekler ve Kazaklar bakşi ya da bahşı,
Hayat bir oyun, saman kafalı. Hayat bir oyundur. Oynu kuralınca oynarsan kâm alırsın.
Sayfa 78 - Kâm: bir şeyden zevk almakKitabı okudu
Eski Türkçe'de "şaman"a ancak "kam" denirdi. "şaman" ve "baksı" terimleri, şüphesiz yabancı kelimelerdir.
Sayfa 68 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Türk kavimleri, şamanlarına genellikle kam (gam, ham-kham-) derler. Altay’dan başlayarak 10’un üzerin­ de şivede kam adı kullanılır. Moğollardaki biçim kami’ dir. Moğollar, Buryatlar ve Kalmuklar erkek şamanlarına bö, böge; Yakutlar —yer yer— oyun; Çuvaşlar yum; Kırgız-Kazaklar bakşı, baksı derler. Yakut ve Altaylılar kadın şaman için Moğol asıllı udugan (utagan, ubahan, ıduan) tâbirini kullanırlar. Yakutçada esas olarak kamla (hamla -khamla-) «kamlık etmek» anlamındadır. Anlaşılan, kamusal işlevsellik sözkonusu olduğunda, Yakut­çada da «kam» deyişi kullanıla gelmiştir.
Kamların ancak törenlerde giydikleri bu giysiler cübbe ve külahtır
Kamların ancak törenlerde giydikleri bu giysiler cübbe ve külahtır. Kam'lar için kılıktan sonra en önemli şey davuldur. Ruhların beğenisine sunulması gereken şaman cübbesi, atmış kadar parçadan meydana gelmiş, ana parçası beyaz koyun derisinden yapılmış cekettir. Davullarsa, şamanın ölümünden sonra ormana götürülüp par­çalanır ve bir ağacın dalına asılır.
Sayfa 52 - Üçüncü Baskı: Eylül 1999 - PDF
156 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.