Nasıl anlatılır bu kitap, bilemiyorum gerçekten. Hayatımda okuduğum en romantik şeydi resmen. Hep istemişimdir Nazım Hikmet'in Piraye'ye Mektuplarını okumayı ama elime bu geçince hemen başladım ve Nazım'ın değil, Piraye'nin mektuplarını okudum bu şekilde.
Piraye hep bana Nazım'ın ulaşılması imkansız olan aşkı gibi gelmiştir ama şefkat kokan bu mektupları okuyunca aslında buz dağı gibi görünen Piraye'nin arkasındaki sıcaklığı gördüm. Kendisi de diyor ya Nazım'a "Bu soğuk görünüşümün altında yatan sıcaklığı en iyi bilen insan sensin," diye.
Nazım Hikmet deyince akla iki şey gelir: Devrim ve Aşk. Ben önceden sürekli devrim ile ilgili yazdığı şiirleri okumuştum ve bu mektupları okudukça anladım ki Nazım'ın diğer yönünü hiç bilmiyormuşum. Eğer siz de benimki gibi bir durumla karşı karşıyaysanız kesinlikle bu mektupları okumanız ve hissetmeniz lazım. Bundan sonra da benim gibi "Piraye'ye Mektuplar"ı okumayı düşünebilirsiniz:):) ya da belki önce onu okumak daha iyidir, bilemeyeceğim ama tek bildiğim en yakın zamanda o mektupları da okuyacağım. İyi okumalar:):)
"Sustukça dinlemek, duymak anlamak gibi adeta vücut fonksiyonlarından mahrum olduğumuzu zannediyorlar. Bu dünyada insan için en büyük tehlike zannetmektir sevgilim. Bırakalım zannetsinler..."